Norah Lange, 1920’lerin sonunda henüz yirmi iki yaşındayken, Oslo’da yaşayan kız kardeşini ziyaret etmek için mürettebatı yalnızca erkeklerden oluşan bir yük gemisiyle Buenos Aires’ten
yola çıkmıştı. Bu alışılmadık serüveni ve dostane bir mürettebatın yalnız bir kadın için gitgide tehlikeye dönüşme sürecini,
45 Gün ve 30 Denizci romanında Ingrid karakteri üzerinden okuyoruz. Zamanının ötesindeki bu feminist roman, dönemin
erkek egemen edebiyat dünyasında bir kadının yazar olarak var
olma çabasının bir metaforu: Norah Lange bir “esin perisi”, bir “eş” ya da “Borges’in ka
Norah Lange, 1920’lerin sonunda henüz yirmi iki yaşındayken, Oslo’da yaşayan kız kardeşini ziyaret etmek için mürettebatı yalnızca erkeklerden oluşan bir yük gemisiyle Buenos Aires’ten
yola çıkmıştı. Bu alışılmadık serüveni ve dostane bir mürettebatın yalnız bir kadın için gitgide tehlikeye dönüşme sürecini,
45 Gün ve 30 Denizci romanında Ingrid karakteri üzerinden okuyoruz. Zamanının ötesindeki bu feminist roman, dönemin
erkek egemen edebiyat dünyasında bir kadının yazar olarak var
olma çabasının bir metaforu: Norah Lange bir “esin perisi”, bir “eş” ya da “Borges’in kalbini kıran kadın” olarak değil bir yazar olarak tanınmak istediğini tüm dünyaya haykırıyor.
45 Gün ve 30 Denizci ’yi Jorge Luis Borges’in önsözüyle sunuyoruz.
“[Norah Lange’nin romanları] o dönem yazılan başka hiçbir şeye benzemeyen garip göktaşları gibidir.”
-César Aira
0 Denizci