“Yeşilçam sinemasında karakterlerin yediği yemekler bu karakterlerin parçası olduğu durumun tasvirinde yönetmen için önemli bir malzeme sunar. Ekmek yoksulluğun, simit umudun simgesi olur. Yoksul ve onurlu olmak köylülükle ilişkilendirilirken, kuru fasulye, tarhana çorbası ve bulgur pilavı bu bağlantıyı güçlendirir. Kuzu çevirme, pirzola ise statü göstergesidir, ağaların veya şehir zenginlerinin sofralarında görülür. Tavuk, Yeşilçam’ın en sevilen yemeklerden biridir. Aynı zamanda iç göçün daimi istikameti olan İstanbul’un yerel ve sokak lezzetleri filmlerdeki a&cced
“Yeşilçam sinemasında karakterlerin yediği yemekler bu karakterlerin parçası olduğu durumun tasvirinde yönetmen için önemli bir malzeme sunar. Ekmek yoksulluğun, simit umudun simgesi olur. Yoksul ve onurlu olmak köylülükle ilişkilendirilirken, kuru fasulye, tarhana çorbası ve bulgur pilavı bu bağlantıyı güçlendirir. Kuzu çevirme, pirzola ise statü göstergesidir, ağaların veya şehir zenginlerinin sofralarında görülür. Tavuk, Yeşilçam’ın en sevilen yemeklerden biridir. Aynı zamanda iç göçün daimi istikameti olan İstanbul’un yerel ve sokak lezzetleri filmlerdeki aç karakterleri doyurur. İçmek ve toplumsal cinsiyet arasında güçlü bir bağ vardır. Alkollü içki tüketmek, özellikle de rakı, dostluğun, kardeşliğin, birlikteliğin işaretidir. Zengin ve tekinsiz erkek ve kadın karakterler viski şişelerinin önünde, arkasında ve yanında kadraja alınır. Fakirler zenginliğin tadını anlamak için viskinin tadına arada sırada da olsa bakarlar. Cumhuriyet tarihimizin içinden Yeşilçam’ı çıkarırsak çok eksik kalırız. Yeşilçam sinemasını tekrar tekrar düşündüğümüzde ve yeni tespitlerde bulunduğumuzda zenginleşiriz. Bu yüzden yıllardır bizi besleyen kültürel mirasımıza farklı açılardan bakmak ve hakkında düşünmek Cumhuriyet tarihimize borcumuzdur.”