Yılın en iyi romanı, hayal meyal ve kıvrımlı, W. G. Sebald'ın en iyi romanları gibi...
– Alain de Botton
"Ve işte geçen sonbahar akşam yürüyüşlerine başladığımda, Morningside Heights’ın şehirde dolaşmak için iyi bir başlangıç noktası olduğunu keşfettim...
Kalabalık sokaklardan geçmek demek gün içinde görmeye alışık olduğumdan daha fazla, yüzlerce, hatta binlerce daha fazla insan görmem demekti, fakat bu sayısız yüzün bıraktığı etki, hissettiğim yalnızlığı dindirmek şöyle dursun, daha da artırıyordu... Bu yürüyüşler bir ihtiyacı karşılıyordu: İş yerimde sıkı sıkıya denetim altına alınmış zihinsel ortamdan bir kurtuluşu ifade ediyordu, bunun bir terapi olduğunu keşfettiğimde normal bir şeye dönüştüler ve yürümeye b
Yılın en iyi romanı, hayal meyal ve kıvrımlı, W. G. Sebald'ın en iyi romanları gibi...
– Alain de Botton
"Ve işte geçen sonbahar akşam yürüyüşlerine başladığımda, Morningside Heights’ın şehirde dolaşmak için iyi bir başlangıç noktası olduğunu keşfettim...
Kalabalık sokaklardan geçmek demek gün içinde görmeye alışık olduğumdan daha fazla, yüzlerce, hatta binlerce daha fazla insan görmem demekti, fakat bu sayısız yüzün bıraktığı etki, hissettiğim yalnızlığı dindirmek şöyle dursun, daha da artırıyordu... Bu yürüyüşler bir ihtiyacı karşılıyordu: İş yerimde sıkı sıkıya denetim altına alınmış zihinsel ortamdan bir kurtuluşu ifade ediyordu, bunun bir terapi olduğunu keşfettiğimde normal bir şeye dönüştüler ve yürümeye başlamadan önceki yaşamın nasıl olduğunu unuttum.
İş, bir mükemmeliyet ve yeterlik rejimiydi ve bunların ikisinde de ne doğaçlamaya ne de hataları mazur görmeye yer vardı. Araştırma projem ne kadar ilginç olsa da –yaşlılarda duygulanım bozuklukları üzerine klinik bir araştırma sürdürüyordum– ayrıntı düzeyindeki talepkârlığı o zamana dek yaptığım hiçbir şeyle boy ölçüşemeyecek karmaşıklıktaydı. Sokaklar tüm bunlarla hoş bir tezat teşkil ediyordu.
Nereden sola döneceğim, terk edilmiş bir binanın önünde düşüncelerime gömülü bir hâlde daha ne kadar kalacağım, güneşin New Jersey üzerinde batışını mı seyredeceğim yoksa Doğu Yakası’nın Queens’e bakan tarafında gölgelerin içinde mi ilerleyeceğim gibi kararların hiçbirinin önemi yoktu ve tam da bu nedenle özgürlük hissi veriyordu..."