On ikinci yüzyılda kendi türünün tek örneği olan Âlimin Eğitimi, Hindistan'dan Mısır'a kadar uzanan Doğu dünyasında şekillenen hikayelerin hem biçim olarak hem de fikir olarak Batı dünyasıyla örtüşebileceğini gözler önüne serer. Doğu kültüründeki geleneğin Hintçe, Farsça, Arapça, Yunanca üzerinden aktarımı o güne değin yerleşmişken, Batı dünyasına Latince üzerinden aktarımın özellikle "basit" hikayeler aracılığıyla başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi Âlimin Eğitimi eserini önemli kılar. Eserin günümüzde pek duyulmamış olması okuyucuyu ş&
On ikinci yüzyılda kendi türünün tek örneği olan Âlimin Eğitimi, Hindistan'dan Mısır'a kadar uzanan Doğu dünyasında şekillenen hikayelerin hem biçim olarak hem de fikir olarak Batı dünyasıyla örtüşebileceğini gözler önüne serer. Doğu kültüründeki geleneğin Hintçe, Farsça, Arapça, Yunanca üzerinden aktarımı o güne değin yerleşmişken, Batı dünyasına Latince üzerinden aktarımın özellikle "basit" hikayeler aracılığıyla başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi Âlimin Eğitimi eserini önemli kılar. Eserin günümüzde pek duyulmamış olması okuyucuyu şüpheye sürükleyebilir fakat Geç Orta Çağ boyunca seksenden daha fazla el yazmasında yer bulması döneminde gördüğü değeri anlamamız için yeterlidir. Yine de nihayetinde esere değeri okuyucu verir ve bu sebeple Petrus'un şu sözleri dikkate değerdir: "Eğer birisi bu küçük eseri insani ve dünyevi gözle okuyup insan doğasını zedeleyecek bir içerikle karşılaşırsa, o kişinin metni tekrar tekrar gönül gözüyle okumasını temenni ediyorum."