“Sade’ın unutulmuş başyapıtı… yazarın edebi gelişimindeki önemli bir dönüm noktası.” –Marco Menin
Sıradışı hayatı ve sivri fikirleriyle ünlü Marquis de Sade’ın, edebiyatının şekillenmesinde önemli rol oynayan, Sodom’un 120 Günü gibi Bastille Hapishanesi’nde mahkûmken kaleme aldığı eseri Aline ve Valcour 1795’te basıldığında yazarın kendi ismiyle yayımladığı ilk kitaplardan biri olmuştu.
Aline ve Valcour isimli iki âşığın bir türlü kavuşamayıp birbirlerini teğet geçen maceraları sırasında mektuplaşmaları üzerinden
“Sade’ın unutulmuş başyapıtı… yazarın edebi gelişimindeki önemli bir dönüm noktası.” –Marco Menin
Sıradışı hayatı ve sivri fikirleriyle ünlü Marquis de Sade’ın, edebiyatının şekillenmesinde önemli rol oynayan, Sodom’un 120 Günü gibi Bastille Hapishanesi’nde mahkûmken kaleme aldığı eseri Aline ve Valcour 1795’te basıldığında yazarın kendi ismiyle yayımladığı ilk kitaplardan biri olmuştu.
Aline ve Valcour isimli iki âşığın bir türlü kavuşamayıp birbirlerini teğet geçen maceraları sırasında mektuplaşmaları üzerinden ilerleyen hikâyede karakterlerin ütopik Tamoe Adası ile onun antitezi olan kötülük, barbarlık ve eşitsizliğin kol gezdiği Batua ülkesinde yaşadıkları anlatılmaktadır. Bu karakterler ve çıktıkları seyahatler üzerinden Sade iyilik, insani değerler ve eşitlik üzerine düşüncelerini sunarken Fransız adalet sistemini de eleştirmektedir.
“Aline ve Valcour, Sade denen bulmacanın eksik parçası ve Fransız edebiyatının kilit metinlerinden biri.” –Steven Moore
“Aline ve Valcour, Marquis de Sade okurlarının Sade hakkında bildikleri, duydukları ve okudukları her şeyi baştan düşünmelerini sağlayacak bir kitap.” –Alyson Waters
“Aline ve Valcour her şeyiyle Devrim dönemine ait bir eser, bu da onun çekiciliğini katbekat artırıyor.” –Prof. Nicholas Birns