Nicholas Roerich, 8 Mayıs 1923 tarihinde Hindistan’a gitmek üzere Amerika’dan yola çıktı. O zamandan beri de Asya’nın en ücra, tehlikeli ve nadiren ziyaret edilen bölgelerine yolculuklar yapıyor. Tıpkı “Tibet Yolları”, “Doğu’nun Bayrakları”, “Onun Ülkesi” adları altında yaptığı bir dizi resim gibi, “Altay-Himalaya” kitabı da üstlendiği misyonun kayda geçmiş halidir. Ancak en zor koşullar altında, örneğin at sırtında ve çadırda kaleme alınmış olmasına rağmen, tıpkı dünyanın en muhteşem manzaralarından bir kısmının edebi olarak ifade edilmesinden çok daha fazlası olan resimleri
Nicholas Roerich, 8 Mayıs 1923 tarihinde Hindistan’a gitmek üzere Amerika’dan yola çıktı. O zamandan beri de Asya’nın en ücra, tehlikeli ve nadiren ziyaret edilen bölgelerine yolculuklar yapıyor. Tıpkı “Tibet Yolları”, “Doğu’nun Bayrakları”, “Onun Ülkesi” adları altında yaptığı bir dizi resim gibi, “Altay-Himalaya” kitabı da üstlendiği misyonun kayda geçmiş halidir. Ancak en zor koşullar altında, örneğin at sırtında ve çadırda kaleme alınmış olmasına rağmen, tıpkı dünyanın en muhteşem manzaralarından bir kısmının edebi olarak ifade edilmesinden çok daha fazlası olan resimleri gibi, “Altay-Himalaya” da, sıradan bir yolculuk günlüğünden çok daha fazla, çok daha zengindir. Bunun nedeni Roerich’in, hangi ortamda çalışırsa çalışsın veya neyi ifade ederse etsin, sadece sanatçı yanını değil, aynı zamanda bir bedene bürünmüş olan zekasını ve bütün kişiliğini yansıtmasıdır. İçten ve basit olmasına rağmen, anlaşılmaz olanın gizli yanları gibi alışılmadık ögelerden meydana gelen bir kişiliktir bu. Buradaki “gizli” kelimesi, bir çok kişi için anlamsız veya nefret edilesi bir ifadedir: Gizli kelimesiyle bu bağlamda ne demek istiyorum? Bu soruya cevap vermezsem Roerich’e haksızlık yapmış olacağım, çünkü yaptığı yolculuğun, sanatının ve hayatının varoluş nedeni olarak görünen şeylerden söz etmekten kaçınıyormuş gibi olacağım. Ancak düşüncelerimi anlaşılır,, hatta akla yatkın bir biçimde ifade etmem nasıl mümkün olacak? Bu nedenden dolayı, Roerich’i anlatmaya, açıklamaya veya doğru- lamaya kalkışmayacağım ve basitçe, onaylanabilir bir bakış açısıyla, tıpkı bir bahçıvanın bahçesini ekip biçmesi gibi, Roerich’in de insanlığın evrimini ve yaşamını yöneten güçlerin bir elçisi olarak kabul edilebileceğini söyleyeceğim: Roerich, giderek artan bir biçimde kendisini ortaya koyan bir misyonun tamamlanması amacıyla, ıssız ve yasak topraklara yolculuk yapar. Buna ister inanın, ister inanmayın, ama Batı’dan Doğu’ya herhangi bir yerde, ondan daha düzgün bir iyi niyet elçisi hayal etmek çok zor, çünkü Avrupa kültürü ve Avrupa’nın başarılarının en üst noktasını temsil eden biri olmasına rağmen, Roerich, kişilik özellikleri, bakış açısı ve duygudaşlık açısından, fazlasıyla Doğuludur.