Prenses Cristina Trivulzio Belgiojoso, 1800’lü yılların İtalya’sında “soylu” kimliğine ve patriarkal düzene aldırmadan kadınların özgürlüğü, ülkenin birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı için savaşan bir kadın. “Yaşama sebebim” dediği idealleri uğruna ömrü sürgünlerde ve mücadeleyle geçiyor ama o asla yılmıyor. Parasının son kuruşuna kadar yoldaşlarını destekliyor, yazılar yayımlıyor, bildiriler dağıtıyor. Ülkesindeki baskıların doruk noktaya ulaştığı yıllarda Osmanlı’ya sığınan Prenses Cristina’ya Anadolu kucak açıyor. Huzuru Safranbolu’da kurduğu ve &ld
Prenses Cristina Trivulzio Belgiojoso, 1800’lü yılların İtalya’sında “soylu” kimliğine ve patriarkal düzene aldırmadan kadınların özgürlüğü, ülkenin birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı için savaşan bir kadın. “Yaşama sebebim” dediği idealleri uğruna ömrü sürgünlerde ve mücadeleyle geçiyor ama o asla yılmıyor. Parasının son kuruşuna kadar yoldaşlarını destekliyor, yazılar yayımlıyor, bildiriler dağıtıyor. Ülkesindeki baskıların doruk noktaya ulaştığı yıllarda Osmanlı’ya sığınan Prenses Cristina’ya Anadolu kucak açıyor. Huzuru Safranbolu’da kurduğu ve “evim” dediği çiftlikte buluyor.
Batılı gezginlerin oryantalist bir bakış açısıyla güzellemeler yaptığı Doğu’da, aslında yaşananları çekinmeden anlatıyor. Kimi zaman bir müftünün haremine giriyor kimi zaman ünlü bir paşanın… Hepsinde manzara aynı oluyor; o anlatılan ışıltılı hayat yerine karanlık, kir, pas ve sefalet içinde bir hayat. Başkaları gibi gerçeklerin üstünü süslü cümlelerle örtmek yerine kadınları dinleyip yazıyor, onların adeta “suç ortağı” oluyor.
Tarih yüzyıllarca erkekler tarafından yazılsa da bazı kadınları silmeyi başaramıyor. Prenses Cristina, erkeklerin elinden zorla aldığı kalemle adını tarih sayfasına kendisi yazıyor.
Zeynep Oral, yenilikçi bir tarz yakaladığı biyografi tekniğiyle Prenses Cristina’yı yaşatırken okuru alıp Milano’dan Paris’e, Roma’dan Kudüs’e serüven dolu, uzun bir yolculuğa çıkarıyor.