Italo Calvino´nun Amerika Dersleri gibi, Umberto Eco´nun Anlatı Ormanlarında Altı Gezintisi de her yıl kültür-sanat alanında uluslararası ünü ve saygınlığı olan sanatçı, yazar ya da bilim adamlarının Harvard Üniversitesi´nde sunduğu altı konferansın metinlerinden oluşuyor. Anlatı konusundaki kuramsal çalışmalanyla da tanınan Eco, bu kez bir kuramcıdan çok, okur kimliğiyle çıkıyor karşımıza: Onun eşliğinde, Kırmızı Şapkalı Kızdan Nerval´in büyüleyici Sylvie´sine, Dumas´nın Üç Silahşörler´inden Abbott´un Flatlandine, Tolstoy´un Savaş ve Barışından Kafka´nın Dönüşümüne, Mickey Spillane, Ian Fleming ve Agatha Christie´nin dedektif romanlarından Achille Campanile´nin komik anlatılarına uğrayarak, ağır ağır, keşfettiğimiz her yeni gizin, her yeni yolun tadını çıkararak bu güzel ormanda dolaşıyoruz. Ancak bu gezinti aynı zamanda, kurmaca ile gerçeklik ilişkileri üzerine, yaşamı bir anlatı gibi okuma eğilimimiz üzerine, örnek okur olmanın güçlükleri üzerine felsefi bir söyleşiye dönüşüyor; sonra Eco gezintinin ortalarında bir yerde, bize dönüp şunları söylüyor: Bir anlatı ormanında gezinmek, oyunun çocuk için gördüğü işlevi görür. Çocuklar oyuncak bebeklerle, tahtadan atlarla ya da uçurtmalarla, fiziksel yasaları ve birgün ciddi olarak yerine getirecekleri eylemleri daha yakından tanımak için oynarlar. Aynı şekilde, anlatılar okumak, gerçek dünyada gerçekleşmiş, gerçekleşmekte ve gerçekleşecek olan uçsuz bucaksız şeylere bir anlam vermeyi öğrendiğimiz bir oyun oynamak demektir.