Tüten Yolukar, harika bir ilk roman ile okurla buluşuyor; Anne Lütfen!
Herkes, hayatında bir kez olsun “Anne, lütfen!” der. Anne lütfen beni sev, anne lütfen beni rahat bırak, anne lütfen bana güven, anne lütfen peşimi bırak...
Sizinki nasıl bir “Anne, lütfen!” cümlesiydi?
Anneyi sevmemek bir seçenek olsaydı bunu seçecek nice insan vardır lakin anneyi sevmek ya da sevmemek bir seçenek değildir! Herkes annesini sever ve herkes ilk önce annesi tarafından sevilmek ister. Oysa anne kelimesi, kiminin içini sımsıcak yaparken kimisi için de yakan bir soğuktan farksızdır.
&nbs
Tüten Yolukar, harika bir ilk roman ile okurla buluşuyor; Anne Lütfen!
Herkes, hayatında bir kez olsun “Anne, lütfen!” der. Anne lütfen beni sev, anne lütfen beni rahat bırak, anne lütfen bana güven, anne lütfen peşimi bırak...
Sizinki nasıl bir “Anne, lütfen!” cümlesiydi?
Anneyi sevmemek bir seçenek olsaydı bunu seçecek nice insan vardır lakin anneyi sevmek ya da sevmemek bir seçenek değildir! Herkes annesini sever ve herkes ilk önce annesi tarafından sevilmek ister. Oysa anne kelimesi, kiminin içini sımsıcak yaparken kimisi için de yakan bir soğuktan farksızdır.
Herkesin annesiyle derdi vardır. Zamanla bu, sevgiyle derde, hayatla derde, babayla derde dönüşür ancak annesine kayıtsız kalabilen yoktur!
Nevbahar’ın hikâyesi de tam olarak böyle bir hikâye! Kimisi aşk hikâyesi der onun hikâyesine, kimisi kendini bulma hikâyesi, kimisi de bir anne-çocuk hikâyesi. Kim ne derse desin, doğrudur! En nihayetinde, tüm hikâyeler annenin hayat vermesiyle başlar!