İncecik ipekli bir gömleğin üstünde sivrisineklerden bir desen. Hava cehennem kadar sıcak. Karşıdaki dijital tabloda 46 derece vardır yazıyor, yanında kırmızı rujlu sarışın bir kadın gülümsüyor. Plastik yüzü, kolajen dolguları iyice şişmiş, elastik bir uçan balon gibi olmuş. Zor anlar yaşıyordur eminim. Küçücük burun delikleriyle alsa alsa üç gram oksijen alır. Başka bir şeye bakmak istiyorum ısrarla. Sıcaktan kirpik diplerimde buhar biriktirip kulaklarımdan çıkarıyorum.
Trafik,sıcağı belki 50 derece hissettiriyor. Hiç bilmediğim bir yerdeyim, değişik insanlar, dar bozuk sokaklar. Giderek eriyorum, zayıflıyorum, sanki kemiklerimle kendi suyumda kaynıyorum.
Zamansız, gerçeküstü imgelerle örülü öyküler. Öykülerin asıl mekanı, d
İncecik ipekli bir gömleğin üstünde sivrisineklerden bir desen. Hava cehennem kadar sıcak. Karşıdaki dijital tabloda 46 derece vardır yazıyor, yanında kırmızı rujlu sarışın bir kadın gülümsüyor. Plastik yüzü, kolajen dolguları iyice şişmiş, elastik bir uçan balon gibi olmuş. Zor anlar yaşıyordur eminim. Küçücük burun delikleriyle alsa alsa üç gram oksijen alır. Başka bir şeye bakmak istiyorum ısrarla. Sıcaktan kirpik diplerimde buhar biriktirip kulaklarımdan çıkarıyorum.
Trafik,sıcağı belki 50 derece hissettiriyor. Hiç bilmediğim bir yerdeyim, değişik insanlar, dar bozuk sokaklar. Giderek eriyorum, zayıflıyorum, sanki kemiklerimle kendi suyumda kaynıyorum.
Zamansız, gerçeküstü imgelerle örülü öyküler. Öykülerin asıl mekanı, dil. Karakterler dilin verdiği coşkuyla evriliyor; kurgu, akışa göre yön değiştiriyor. Sıradan yapılar bozuluyor, olağandışı hayal-evrenler açılıyor. Sabır satan bankalar da, Tanzimat yazarları da metne konu oluyor. Müthiş bir canlılık, parçalanmanın açığa çıkardığı enerji ve yeniden kurmanın tazeliği...
Her bir öykü DNA'sı dil olan yeni bir canlı yaratmanın arayışı.