Felsefe tarihinin büyük sistem felsefeleri içinde “armağan”, hiçbir zaman birincil ve merkezi bir araştırma konusu olarak ele alınmamıştır. Bu anlamda armağana, armağanın ne olduğuna ve armağanın fenomenolojisine ilişkin tartışma, her ne kadar tarihsel olarak daha gerilerdeki felsefi söylemlerle kısmen ilişkilendirilebilecek olsa da, en temelde 20. yüzyıla ve onun düşünme alanına aittir. İlginin, odağın, merakın armağan üzerine yöneldiği, döndüğü vakit 20. yüzyıldır ve armağana ilişkin farklı yaklaşımlar ve tartışmaları ele alırken, konuya ilişkin büyük resmi oluşturan bu tarihsel, genel karakteristik çerçeve her zaman hatırlanmalıdır.
Armağan sorunu sadece armağanla ilgili değildir. Yani, armağanı kendi düşünmelerinin konusu hâlin
Felsefe tarihinin büyük sistem felsefeleri içinde “armağan”, hiçbir zaman birincil ve merkezi bir araştırma konusu olarak ele alınmamıştır. Bu anlamda armağana, armağanın ne olduğuna ve armağanın fenomenolojisine ilişkin tartışma, her ne kadar tarihsel olarak daha gerilerdeki felsefi söylemlerle kısmen ilişkilendirilebilecek olsa da, en temelde 20. yüzyıla ve onun düşünme alanına aittir. İlginin, odağın, merakın armağan üzerine yöneldiği, döndüğü vakit 20. yüzyıldır ve armağana ilişkin farklı yaklaşımlar ve tartışmaları ele alırken, konuya ilişkin büyük resmi oluşturan bu tarihsel, genel karakteristik çerçeve her zaman hatırlanmalıdır.
Armağan sorunu sadece armağanla ilgili değildir. Yani, armağanı kendi düşünmelerinin konusu hâline getiren ve burada metinleri çevrilerek sunulmuş olan tüm bilim insanı, düşünür ve filozoflar, öyle ya da böyle bir biçimde, armağan üzerine düşünürken aslında, ya armağanın yanı sıra başka şeyleri de düşünür, ya da asıl olarak başka şeyleri düşünmeye çalışırken armağan üzerine düşünmeye de yönelirler.