Hayat ne kadar güzel! Ağzım kulaklarımda, burnum havada, gözüm yükseklerde, keyfim yerinde. Kalp kalp kalp…
Yaşadıklarım rüya mı yoksa gerçek mi diye sık sık kendimi çimdikliyordum.
“Agghhhhh!”
Nihayet beklediğim olmuş, özgürlüğüme kavuşmuştum işte. Günün birinde davul zurna eşliğinde telli duvaklı olmadan aile evinden çıkacağımı söyleseler hayatta inanmazdım. Daha birkaç ay öncesine kadar babamın, annemin, babaannemin sıkıyönetimi altında ve pek tabii kardeşim Ozan’ın uyuzlukları arasında çile dolduran ben, milyonlarca öğrencinin hayal bile edemeyeceği bir &uum
Hayat ne kadar güzel! Ağzım kulaklarımda, burnum havada, gözüm yükseklerde, keyfim yerinde. Kalp kalp kalp…
Yaşadıklarım rüya mı yoksa gerçek mi diye sık sık kendimi çimdikliyordum.
“Agghhhhh!”
Nihayet beklediğim olmuş, özgürlüğüme kavuşmuştum işte. Günün birinde davul zurna eşliğinde telli duvaklı olmadan aile evinden çıkacağımı söyleseler hayatta inanmazdım. Daha birkaç ay öncesine kadar babamın, annemin, babaannemin sıkıyönetimi altında ve pek tabii kardeşim Ozan’ın uyuzlukları arasında çile dolduran ben, milyonlarca öğrencinin hayal bile edemeyeceği bir üniversiteyi kazanmış, neşe içinde ayrı eve çıkmaya hazırlanıyordum. Tabii beni nelerin beklediğinden habersiz…
Akla hayale gelmeyecek bir öğrenci evi, birbirinden ilginç ev arkadaşları, hela başında tavla maçları, dumanlar arasında üniversite dersleri, yatağımı paylaştığım sokak hayvanları… Ayy, daha da neeeler neler!
‘Yaşadıklarım rüya mı yoksa gerçek mi?’den ‘Başıma gelenler şaka mı?’ya uzanan bu trajikomik macerada gerçekten de başıma gelmedik daha ne kalmış olabilirdi acaba?