Klanımı kaçıranlara karşı savaşım henüz yeni başlıyordu. Ama kaygı yerine heyecan duyuyordum. Bütün hayatım boyunca elimin altında çok güçlü bir silah vardı, oysa ben onu ustalıkla kullanmayı daha yeni öğreniyordum. Kendimi durdurulamaz hissediyordum."
Klanı bir gün aniden ortadan kaybolduğunda, Juneau yalnızca arkadaşlarını ve ailesini değil, sahip olduğu her şeyi, tüm dünyasını yitirmiş oldu. Hayatının bir yalandan ibaret olduğunu anlamıştı... Klanının vahşi doğada yaşamasının nedeni nükleer bir savaştan kurtulan yegâne insanlar olmaları değildi, onlar gizleniyorlardı hem de kimsenin kendilerini bulmamasını ve sırlarını öğrenmemesini umut ederek. Sahip oldukları doğaüstü yetenekti gizlemeye çalıştıkları bu sır; onlar asla hastalanmıyor ve yaşlanmıyorlardı, ayrıca doğayla iletişim kurma becerisine sahiplerdi.
Juneau klanını bulma yolunda epeyce mesafe kat etmişti ama Miles olmasa, bunu asla başaramayacaktı. Her ne kadar başta Juneau'nun peşine düşüp onu babasına teslim etmek için çabalamış olsa da Miles artık Juneau'nun en büyük yardımcısıydı. Öyle ki Miles Juneau'nun kendisinin bile düşündüğünden çok daha güçlü olduğunu anlamasını sağladı.
Ama klanını kaçıran insanlar bu kez Juneau'nun peşinde. Halkının sahip olduğu yeteneğin altında yatan gizemi çözmenin anahtarı ise Juneau'nun bizzat kendisi. Klanını kurtarmak ve sırlarını korumak için, Juneau ona öğretilenlerin ötesine geçerek gerçekte neye muktedir olduğunu ve gerçek gücünü keşfetmek zorunda.