Ben-Hur’un hikâyesi, Hz. İsa’nın peygamberliğinden yaklaşık 4 yıl kadar öncesiyle başlar. Judea Prensi Ben-Hur, hiç hak etmediği hâlde çocukluk arkadaşı Romalı General Messala’nın ihanetine uğrayarak bir anda özgürlüğünü, sevdiği kadını ve ailesini yitirmiş, kendisini kadırgaya zincirli hâlde bulmuştur. Artık küreğe her asıldığında içinde uğradığı ihanetin intikamını alma ateşini hissetmektedir.
Ben-Hur, Hristyanlığın hikâyesi olarak da bilinir. Eserdeki kutsal olaylara Lew Wallace, güçlü bir tasvir ve betimleme ile yaklaşmıştır.
“Tanrı bizim daha iyi olan bir başka yaşam için yaratıldığımızı bilmemizi istemiştir, bu da mizacımızın en büyük ihtiyacıdır. Ama ne yazık ki uluslar ne alışkanlıklar edindiler! Sanki şu an her şeymi
Ben-Hur’un hikâyesi, Hz. İsa’nın peygamberliğinden yaklaşık 4 yıl kadar öncesiyle başlar. Judea Prensi Ben-Hur, hiç hak etmediği hâlde çocukluk arkadaşı Romalı General Messala’nın ihanetine uğrayarak bir anda özgürlüğünü, sevdiği kadını ve ailesini yitirmiş, kendisini kadırgaya zincirli hâlde bulmuştur. Artık küreğe her asıldığında içinde uğradığı ihanetin intikamını alma ateşini hissetmektedir.
Ben-Hur, Hristyanlığın hikâyesi olarak da bilinir. Eserdeki kutsal olaylara Lew Wallace, güçlü bir tasvir ve betimleme ile yaklaşmıştır.
“Tanrı bizim daha iyi olan bir başka yaşam için yaratıldığımızı bilmemizi istemiştir, bu da mizacımızın en büyük ihtiyacıdır. Ama ne yazık ki uluslar ne alışkanlıklar edindiler! Sanki şu an her şeymiş gibi sadece günü yaşıyorlar ve ‘Ölümden sonra artık yarın falan yok veya olsa bile bu konuda hiçbir şey bilmediğimizden kendi hâline bırakalım.’ diyerek dolaşıyorlar. Bu yüzden de ölüm onları çağırdığında, uygunsuzlukları nedeniyle ölümden sonraki yaşamın muhteşemliğinin keyfine varamıyorlar.”