“Ben, ben, ben...”
Küçük kahramanımız her şeyi tek başına yapabilirdi. Asansörün düğmesine basabilir, saçlarını toplayabilir ve tabii ki dans edebilirdi. Fakat dans yarışmasının olduğu gün yaşadığı talihsizlik onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Peki bu olaydan sonra hâlâ “ben” demek iyi bir fikir miydi?
Özellikle benmerkezci dönemdeki çocuklardan çok az duyduğumuz bir kelimedir, “biz”. “Ben yaparım, ben kazanacağım, önce ben olmalıyım…” derken “sen” ve “biz” kelimeleri hiç akla gelmez ki!
Bu kitap,
“Ben, ben, ben...”
Küçük kahramanımız her şeyi tek başına yapabilirdi. Asansörün düğmesine basabilir, saçlarını toplayabilir ve tabii ki dans edebilirdi. Fakat dans yarışmasının olduğu gün yaşadığı talihsizlik onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Peki bu olaydan sonra hâlâ “ben” demek iyi bir fikir miydi?
Özellikle benmerkezci dönemdeki çocuklardan çok az duyduğumuz bir kelimedir, “biz”. “Ben yaparım, ben kazanacağım, önce ben olmalıyım…” derken “sen” ve “biz” kelimeleri hiç akla gelmez ki!
Bu kitap, “ben”den “biz”e geçişin aslında rekabet değil mutluluk getireceğini anlatıyor. Çünkü birlikte güçlüyüz ve birlikte aynı mutluluğu paylaşıyoruz. “Ben”in gün içinde hissettirdiği duygular ve yaptırdığı hareketler, “biz” olunca daha anlamlı.
ÖZGE SELÇUK BOZKURT