“İşte ben böyleyken aradı ve nasılsın diye sordu. İyiyim, dedim. İyi olduğuna çok sevindim, dedi.
Oysa iyi değildim. Özlüyordum. Onu ve kendimi.
Ayak başparmağı diğer parmağından kısaydı ve ayaklarını beğenmezdi. Kapalı ayakkabılar giyerdi sürekli. Beğenmediği yerinden öperdim. Hayır, öyle kendini iyi hissetsin filan diye değil. Her şeyin bu kadar basmakalıp olduğu bir dünyada onun güzel nişanıydı ayakları. Gerçekten severdim.
İstedim ki o da beni böyle sevsin. Kamburumdan öpsün beni. Biraz dik dursana hayatım demesin. Şu gözl&
“İşte ben böyleyken aradı ve nasılsın diye sordu. İyiyim, dedim. İyi olduğuna çok sevindim, dedi.
Oysa iyi değildim. Özlüyordum. Onu ve kendimi.
Ayak başparmağı diğer parmağından kısaydı ve ayaklarını beğenmezdi. Kapalı ayakkabılar giyerdi sürekli. Beğenmediği yerinden öperdim. Hayır, öyle kendini iyi hissetsin filan diye değil. Her şeyin bu kadar basmakalıp olduğu bir dünyada onun güzel nişanıydı ayakları. Gerçekten severdim.
İstedim ki o da beni böyle sevsin. Kamburumdan öpsün beni. Biraz dik dursana hayatım demesin. Şu gözlüklerden kurtulalım, lazer yaptıralım sana demesin. İstedim.”
Genç kuşak öykücüleri arasında kendine yer edinen yazarlardan Onur Çalı. Denemeleriyle olduğu kadar öyküleriyle, öykülerindeki abartısız, yalın dille, kurduğu minimalist atmosferle dikkat çekiyor. Yarattığı küçük evrenlerdeki kişiler içimizden birileri oluyor hep; sıradan kişiler, duygularıyla, tepkileriyle, tuhaflıklarıyla… Bazen yapamadıklarımızı yapıyor, hissettiklerimizi eyleme dönüştürüyorlar, gerçekten ya da iç dünyalarında.
Bu kitaptaki seçme öykülerin bazıları daha önceki kitaplarında yer almış, bazıları ise henüz kitaplara girmemiştir. Onur Çalı’nın öykü dünyasının penceresinin hep açık kalmasını diliyoruz.