“Evet, anlatacağım, dedi ve sen dinleyeceksin, sen bu büyük aşk hikâyesini dinleyerek kararını vereceksin, bak Güzin nasıl kadınmış... Bütün o rivayetler ne kadar adiymiş, iftiradan başka bir şey değilmiş... Onu hiçbiri benim kadar tanımaz. Güzin, kendini hediye edecek kadar kendine layık bir erkek bulamamaktan benim gibi şaşırmış, harap bir varlıktır... Şimdiye kadar kimseyi sevememiş, kalbi titremek için hazır fakat daha onu titretecek kadar mesut bir adam çıkmadı... İşte Güzin, bir genç kız ki aşk için doğmuş fakat daha sevememiş... Tanıdığı, gördüğü erkeklerin titretemediği kalbini soğuk bularak aşkı suç
“Evet, anlatacağım, dedi ve sen dinleyeceksin, sen bu büyük aşk hikâyesini dinleyerek kararını vereceksin, bak Güzin nasıl kadınmış... Bütün o rivayetler ne kadar adiymiş, iftiradan başka bir şey değilmiş... Onu hiçbiri benim kadar tanımaz. Güzin, kendini hediye edecek kadar kendine layık bir erkek bulamamaktan benim gibi şaşırmış, harap bir varlıktır... Şimdiye kadar kimseyi sevememiş, kalbi titremek için hazır fakat daha onu titretecek kadar mesut bir adam çıkmadı... İşte Güzin, bir genç kız ki aşk için doğmuş fakat daha sevememiş... Tanıdığı, gördüğü erkeklerin titretemediği kalbini soğuk bularak aşkı suçlamış ve aşkı inkâr etmiş bir kız...”
Servet-i Fünun dergisinde 1912’de tefrika edilen Bir Aşkın Tarihi, kitap olarak 1915’te altı kısa hikâyeyle yayımlanmıştır. Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı Eylül’de Fransız romanında meşhur olan aşk üçgenini derin tahlillerle ele alan Mehmet Rauf, bu kitaba adını veren Bir Aşkın Tarihi adlı uzun hikâyede yine aşkı merkeze koyar. Macit ve Güzin’in Büyükada’da başlayan gönül serüvenini, Macit’in gözünden okura aktarır. Diğer hikâyelerinde de eleştirel ve incelikli bir üslupla evliliğe, namus ve ahlaka dönemin hâkim bakış açısıyla temas eder.