“Biz insanlar, insani hayvanlar olarak, ölümden hayvani bir korku duyarız. Canlılık denilen şey, hayvani gücün başka bir adıdır. Ben de bu insan hayvanlardan biriyim. Şu anda içinde bulunduğum dünya, buz gibi berrak, hastalıklı
sinirlerden oluşuyor.” Modern Japon öykücülüğünün başlangıç noktası kabul edilen Ryūnosuke Akutagawa’nın Japon ve Çin kültür sembollerinin yanı sıra Rus edebiyatından, antik Yunan mitolojisinden beslendiği otobiyografik öyküleri “Bir Budalanın Hayatı”, insan doğasının karanlık yönlerine doğru bir serüven niteliği taşıyor. Yazarın yaşamının son d&o
“Biz insanlar, insani hayvanlar olarak, ölümden hayvani bir korku duyarız. Canlılık denilen şey, hayvani gücün başka bir adıdır. Ben de bu insan hayvanlardan biriyim. Şu anda içinde bulunduğum dünya, buz gibi berrak, hastalıklı
sinirlerden oluşuyor.” Modern Japon öykücülüğünün başlangıç noktası kabul edilen Ryūnosuke Akutagawa’nın Japon ve Çin kültür sembollerinin yanı sıra Rus edebiyatından, antik Yunan mitolojisinden beslendiği otobiyografik öyküleri “Bir Budalanın Hayatı”, insan doğasının karanlık yönlerine doğru bir serüven niteliği taşıyor. Yazarın yaşamının son döneminde kaleme aldığı eserlerden derlenen bu seçki, toplumun buhranlı haleti ruhiyesine de ayna tutuyor. “Çaresizce batıl inançları ve duygusallığıyla savaşmaya çalıştı. Ama fiziksel olarak bu savaşı sürdürecek durumda değildi. Doğruydu, ‘yüzyılın sonunun iblisi’ şimdi bile ona eziyet ediyordu.”