Mimoza ağaçlarının sarıçiçekli dallarını havai fişekler gibi patlatırken bahar; tatlanmaya yeni meyletmiş üzüm salkımlarında sararırken akşam; martı çığlıklarıyla sarsılırken adalar; gecenin vefasız sevgili gibi erkenden gidişini izlerken laciverte kesmiş dağlar; acemi bir balıkçının oltasında çırpınırken Kız Kulesi, sözcüklerin ve fotoğrafların peşine düşerek yola çıkmaya ne dersiniz?
Baktığınız her dağın, yürüdüğünüz her sokağın, gördüğünüz her yapının, insan hikayeleriyle dolup taşan üst üste yığılı sayfalarını usulca açarak; Rus harbinde Kars'a yerleştirilen Molokanlar'la tanışmayı; sincapların ağaçtan ağaca geçerek Anadolu'yu dolaşabildiği günlerin tanığı olan çınarların gölgesinde serinlemeyi; İspanya'da gitar ve kastanyet sesinden damıtılan şarkılar dinlemeyi; Küba'da, başka bir sistemin kalbinde dolaşarak insanın mutluluğuna dair umudunuzu tazelemeyi ister misiniz?
Sevgiliden gelen mektup güzelliğinde doğuyorken ay Kaldera'da; bayraksız ve pasaportsuz bir dünya düşleyerek 32 gün boyunca Kiklad Adaları arasında mekik dokuyup; Atina'dan Meteora'ya; Parga'dan Korfu'ya; Mikanos'dan Santorini'ye; İos'dan Sisam'a; Yunanistan anakarasında ve adalarında dolaşmak üzere, bu kitap boyu sürecek yolculuğa siz de gelir misiniz?