“Sadece gecelere mahsus, sessiz, lakırdısız, hayaletlermiş gibi günahsız bir sevişme… Gündüzleri birbirlerini görüyorlar, karşılaşıyorlar. Fakat gündüzün buluşanlar sanki gecekiler değildir. Mazlum durgun, uzak, kayıtsız, güya benliğiyle yaptığı o şeyleri hatırlamıyor. Kız da öyle… İşini görüyor, işten başka bir şey üzerinde konuşmuyor. Daha doğrusu eskisi gibi yalnız, emirlere cevap veriyor.”
Bu Bizim Hayatımız, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında, Mısır kapı kethüdası şair Hayret Efendi’nin torunu olan Mazlum Sami’nin gençlik yıllarında, konak hizmetlilerinden Hüsni
“Sadece gecelere mahsus, sessiz, lakırdısız, hayaletlermiş gibi günahsız bir sevişme… Gündüzleri birbirlerini görüyorlar, karşılaşıyorlar. Fakat gündüzün buluşanlar sanki gecekiler değildir. Mazlum durgun, uzak, kayıtsız, güya benliğiyle yaptığı o şeyleri hatırlamıyor. Kız da öyle… İşini görüyor, işten başka bir şey üzerinde konuşmuyor. Daha doğrusu eskisi gibi yalnız, emirlere cevap veriyor.”
Bu Bizim Hayatımız, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında, Mısır kapı kethüdası şair Hayret Efendi’nin torunu olan Mazlum Sami’nin gençlik yıllarında, konak hizmetlilerinden Hüsniye ile yaşadığı aşkı ve yıllar sonra tekrar bu aşkın peşine düşmesini konu alıyor. Refik Halid Karay, okuru romana dahil etmedeki ustalığı ile İstanbul’un günümüzde kaybolmuş konak hayatını, aşkı, pişmanlığı, yalnızlığı ve özlemi en yoğun biçimde yaşatıyor.