Buruk Günce, üstümüze çöken karanlığın günbegün izini süren “Boyun Eğmez” bir kurşunkalemin, Enver Aysever’in dilinden dökülenlerden oluşuyor. İnatla dik durmaya çalışanların acı değil, “acıtıcı” hikâyesi bu.
Bu ülke mutsuz artık, yaşam sevinci çalınmış̧ insanlar arasında soluk almaya çabalıyorsun. Direncini yitirdiğin zamanlar oluyor, sonra çocuksu heyecanların var; kurşunkalemleri seviyorsun işte, inatla okuduğun kitaplar var, şefkatle bakıyorsun onlara yine... Tuşlara ritimle vuran parmaklarına bakıyorsun, çıkan sesleri seviyorsu
Buruk Günce, üstümüze çöken karanlığın günbegün izini süren “Boyun Eğmez” bir kurşunkalemin, Enver Aysever’in dilinden dökülenlerden oluşuyor. İnatla dik durmaya çalışanların acı değil, “acıtıcı” hikâyesi bu.
Bu ülke mutsuz artık, yaşam sevinci çalınmış̧ insanlar arasında soluk almaya çabalıyorsun. Direncini yitirdiğin zamanlar oluyor, sonra çocuksu heyecanların var; kurşunkalemleri seviyorsun işte, inatla okuduğun kitaplar var, şefkatle bakıyorsun onlara yine... Tuşlara ritimle vuran parmaklarına bakıyorsun, çıkan sesleri seviyorsun. Daha ne kadar vaktim var diye sormaya başladığını fark edip telaşlanıyorsun. Geceye bırakıyorsun sözlerini, sabaha dek demlensinler, bir kez daha okurum nasılsa diyorsun içinden. Bir mektup yazmak istiyorsun sonra... Hevesin geçer nasılsa, gözünden uyku akıyor da bir türlü tutmuyor işte, uyuyamıyorsun...