“İnsan gerçekten sahip olduğuna inandıkları için çaba harcar. Mesela birinin ona ait olduğunu sezerse bol keseden dağıtır emeklerini de. Boşuna gitmeyeceklerine dair itimat besler içinde. Aralarındaki o bağı kuran her ne ise onu tamir etmek, sağlamlaştırmak, düğümlemek ister. Birinin kalbinde kiracı değil evsahibi olduğunu bilirse gerçekten yerleşebilir içeriye.”
Altı yaşındaydı Aslı. Başına hiç beklemediği bir şey gelmiş, babasını kaybetmişti. Ölümün ne anlama geldiğini yaşının gerektirdiği kadar biliyordu. Bir yere gitmek ve bir daha geri gelmemek demekti. İyi de böyle bir şey neden mahalledeki başka çocukların değil de onun başına gelmişti? O kendince bunları sorgularken bir anda bir gariplik fark etmişti. O da ne? İçinden bir
“İnsan gerçekten sahip olduğuna inandıkları için çaba harcar. Mesela birinin ona ait olduğunu sezerse bol keseden dağıtır emeklerini de. Boşuna gitmeyeceklerine dair itimat besler içinde. Aralarındaki o bağı kuran her ne ise onu tamir etmek, sağlamlaştırmak, düğümlemek ister. Birinin kalbinde kiracı değil evsahibi olduğunu bilirse gerçekten yerleşebilir içeriye.”
Altı yaşındaydı Aslı. Başına hiç beklemediği bir şey gelmiş, babasını kaybetmişti. Ölümün ne anlama geldiğini yaşının gerektirdiği kadar biliyordu. Bir yere gitmek ve bir daha geri gelmemek demekti. İyi de böyle bir şey neden mahalledeki başka çocukların değil de onun başına gelmişti? O kendince bunları sorgularken bir anda bir gariplik fark etmişti. O da ne? İçinden bir ses konuşuyordu. Sanki içinde başka biri vardı ama kendisi gibiydi. Fakat kendi içinden gelen bu ses pek de çiçeklerden, böceklerden, kuşlardan bahsetmiyordu. Hep bir karamsarlık hep bir kendini kötüleme halinde konuşup duruyordu. Susmuyordu da dili kopasıca.
Aslı içsesine alışmaya çalışadursun, zaman da akıyordu. Büyüyor, okula başlıyor, ilkokulu bitiriyor, ortaokul ve lise için başka bir okula gidiyor, ardından ergenliğin verdiği sınırsız asilikle pek de çalışmadığı halde anneannesinin dualarından olsa gerek üniversiteyi kazanıyordu. O büyüdükçe içsesi de büyüyor, gün geçtikçe daha da karamsar hallere bürünüyordu. Aslı’nın ise aklına süper bir fikir geliyordu: Saçını pembeye boyamak! Çünkü saçını pembeye boyarsa aklına da tozpembe şeyler gelirdi muhakkak.
Aslı Kocaeli’nin, okurken gözlerinizdeki yaşların yer yer gülmekten yer yer hüzünlenmekten düşmeye hazır ve nazır bir halde bekleyeceği romanı Çarşamba Çikolataları kalplerinizi ısıtmaya, ilk gençlik yıllarınızı hatırlatmaya geliyor!