Yitip giden İstanbul’a bir ağıt…
Yetmiş beş yaşındaki İstanbullu Rum Periklis Drakos koronavirüs günlerinde, doğup büyüdüğü Çember Apartmanı’ndaki dairesinde anılarını kaleme almaya başlar. Mahallede kendine bir ev arayan Leyla’ya ilk görüşte âşık olur. Artık anılarını kendini Leyla’ya anlatmak için yazacaktır... Periklis’in anıları, hem aşk ile tutkunun hem de acıyla kaybolan Beyoğlu’nun hikâyesidir. İstanbul’un son yetmiş yılında ustaca dolaşan Defne Suman, hüznün ve matemin olduğu kadar dostluğun, direnişin ve ümidin romanını yazdı…
Yağmur bastırmıştı. Temrin Yokuşu’ndan Dolap
Yitip giden İstanbul’a bir ağıt…
Yetmiş beş yaşındaki İstanbullu Rum Periklis Drakos koronavirüs günlerinde, doğup büyüdüğü Çember Apartmanı’ndaki dairesinde anılarını kaleme almaya başlar. Mahallede kendine bir ev arayan Leyla’ya ilk görüşte âşık olur. Artık anılarını kendini Leyla’ya anlatmak için yazacaktır... Periklis’in anıları, hem aşk ile tutkunun hem de acıyla kaybolan Beyoğlu’nun hikâyesidir. İstanbul’un son yetmiş yılında ustaca dolaşan Defne Suman, hüznün ve matemin olduğu kadar dostluğun, direnişin ve ümidin romanını yazdı…
Yağmur bastırmıştı. Temrin Yokuşu’ndan Dolapdere’ye içinde çalı çırpıyla seller akıyordu yine. İstanbul gri bir perdenin ardında yitip gitmişti. Tam da bana lazım olan dekor. Kalemi elime aldım. İnce mavi mektup kâğıtlarımın kırışıklıklarını elimle düzelttim. Yazdıkça Leyla’yı daha çok düşünüyor, onu düşündükçe daha çok yazmak istiyordum. Böyle bir çemberin içinde bulmuştum kendimi. Belki de matemin panzehriydi aşk.