Yirminci yüzyıl başı. Bilim ve teknik büyük sıçramalarla ilerliyor. İnsanlık dünyada keşfedilmemiş nokta, bilinmeyen olgu bırakmamaya kararlı. Bu sırada, Miskatonic Üniversitesi’nden jeolog William Dyer, bilim dünyasını Antarktika’ya yönelik bir bilimsel keşif seferinden vazgeçirmek üzere kaleme sarılır. Dyer, bilimsel inceleme yapmak üzere 1930 yılında bölgeye gitmiş gruptan geriye dönebilen iki kişiden biridir. Kutbun ücra yörelerine yaptıkları keşif seferi tarihin, jeolojinin, biyolojinin ve mantığın tek tek iflas ettiği bir dehşet dalgasına dönüşmüştür. Antarktika’da göklere uzanan sır
Yirminci yüzyıl başı. Bilim ve teknik büyük sıçramalarla ilerliyor. İnsanlık dünyada keşfedilmemiş nokta, bilinmeyen olgu bırakmamaya kararlı. Bu sırada, Miskatonic Üniversitesi’nden jeolog William Dyer, bilim dünyasını Antarktika’ya yönelik bir bilimsel keşif seferinden vazgeçirmek üzere kaleme sarılır. Dyer, bilimsel inceleme yapmak üzere 1930 yılında bölgeye gitmiş gruptan geriye dönebilen iki kişiden biridir. Kutbun ücra yörelerine yaptıkları keşif seferi tarihin, jeolojinin, biyolojinin ve mantığın tek tek iflas ettiği bir dehşet dalgasına dönüşmüştür. Antarktika’da göklere uzanan sıradağlar arasında insanlığı bekleyen tehlike ne olabilir? Dyer akıntıya karşı kürek çekerek, akıl almaz olanı insanlığa anlatmaya çalışır. H. P. Lovecraft’ın son dönem yapıtlarından Deliliğin Dağlarında, yazarın engin düş gücünün bir sentezi gibidir. Bu düş gücünün yarattığı çeşitli karakterler ve yaratıklar buzulların arasında ürpertici oyunlar oynamak üzere bir araya gelirler.