"Kız kardeşim 2-3 yaşlarındaydı. Adı Xece (Hacer). Bizi
Ovacık'ta toplamış kafileler halinde Hozat üzerinden Elazığ'a
götürüyorlardı. Yüzlerce belki binlerce insan. Yara bere içinde,
aç susuz, perişan. Ben 13 yaşlarındaydım. Her şeyi bugün gibi
hatırlıyorum. Subaylar güzel kız çocukları almak istiyorlardı. Kız
kardeşim çok güzeldi. Bir subay kız kardeşimi annemden zorla
almak istedi. Annem vermedi. Pertek köprüsüne geldiğimizde
orada mola verildi. Aynı subay tekrar geldi ve annemden zorla
aldı. Ağladı. Ne yaptıysa aldı. 'Evlatlık alacağım. Ona bakacağım,' dedi subay. Sadece kız kardeşim alınmadı tabii. Çok kız çocuğu alındı. Aynı zamanda amcamın kızı da alınıp götürülüyor. Amcamın kızının adı Tege idi."
Xece'nin, Tege'nin başına gelenler 'münferit olay' değil.
1937/1938 "Tunceli Harekâtı"ndan sonra çok sayıda kız çocuk
ailelerinden alındı - kimisi zaten anne babasız kalmıştı. Yatılı
okullara verildiler, bazıları da subaylara veya bürokratlara
evlatlık olarak teslim edildi. Aslında 1926'dan 1950'ye kadar
değişen yoğunluklarla süren bu uygulama, Dersim kırımının
vahim cephelerinden biridir.
Nezahat ve Kazım Gündoğan, yıllarca uğraşarak, sebatla,
Dersim'in bu kayıp kızlarının izini sürdüler. Kendileriyle,
yakınlarıyla konuştular. Bu kitapta, yüzü aşkın 'vaka' yer
alıyor: Ailesinden, kökünden koparılmış insanların çile dolu
hikâyelerinden parçalar... Annelerin çocuklarından, hatta bazen
kendilerinden sakladıkları sırların hikâyeleri...