Klasik Kore Edebiyatı’nın en önemli eserlerinden biri kabul edilen
Dokuz Bulut Rüyası, ilk bakışta kelimenin tam anlamıyla bir peri masalı gibi dursa da, aslında Seong Jin adlı genç keşişin büyüme hikâyesini anlatır ve bu yönüyle, edebiyat tarihindeki ilk bildungsroman’lardan da biridir.
Günlerden bir gün, Budist öğretilere karşı gelen ve dünya nimetlerine kendini kaptıran Seong Jin, bulunduğu tapınaktan kovulup cehenneme götürülür; kendisine burada, suç ortakları olan sekiz periyle birlikte reenkarnasyon şansı tanınır ve Seong Jin, Yang Saeng olarak tekrar
Klasik Kore Edebiyatı’nın en önemli eserlerinden biri kabul edilen
Dokuz Bulut Rüyası, ilk bakışta kelimenin tam anlamıyla bir peri masalı gibi dursa da, aslında Seong Jin adlı genç keşişin büyüme hikâyesini anlatır ve bu yönüyle, edebiyat tarihindeki ilk bildungsroman’lardan da biridir.
Günlerden bir gün, Budist öğretilere karşı gelen ve dünya nimetlerine kendini kaptıran Seong Jin, bulunduğu tapınaktan kovulup cehenneme götürülür; kendisine burada, suç ortakları olan sekiz periyle birlikte reenkarnasyon şansı tanınır ve Seong Jin, Yang Saeng olarak tekrar dünyaya gelir. Yang Saeng, faniliğinin bu ikinci baharında, her şeyden habersiz halde bir dizi sınavdan geçecek ve hakiki bir Budist olmanın anlamını kavrayacaktır.
Çağdaş roman tekniklerini yüzyıllar öncesinde ustaca kullanan Kim Manjung’un ve Kore Edebiyatı’nın başyapıtı Dokuz Bulut Rüyası, Mehmet Ölçer’in Korece aslından yaptığı çeviriyle ilk kez Türkçede...