Menü
Hesabım
Şifremi Unuttum
Kayıt Ol

Dünya Hakkında Küçük Ve Büyük Sorular

ISBN : 9786257101394
Stokta Var Stokta Var
Kitapbulan Fiyatı:
130,65 TL
Öne Çıkan Bilgiler:

DÜNYA HAKKINDA KÜÇÜK VE BÜYÜK SORULAR
Phil ve Sophie
Ina Schmidt 

Felsefe soruya gönül vermekle başlar.

Phil ve Sophie, merakın pusulasını ellerine alıp hayatın büyük sorularına doğru yola çıkan iki yakın arkadaştır. Hemen her gün ziyaret ettikleri huş ağacı onlar için sadece bir ağaç değil; düşüncenin serbestçe dolaştığı, soruların filizlendiği bir felsefe durağıdır. Orada zamanın izini sürerken, mutluluğun haritasını çizerken ya da bir düşüncenin dünyayı nasıl değiştirebileceğini tartarken, aslında her &

Tür : Genel
Sayfa Sayısı : 96
Cilt Tipi : Ciltsiz
Yayın Tarihi : 8/2025
Boyut : 15.0 x 21.0
Kağıt Tipi : 2. Hamur
ISBN Numarası : 9786257101394
Dil :
Daha Fazla Elma Çocuk
Daha Fazla Genel
Marka Adı: Elma Çocuk
Beğen
23.10.2025 tarihine kadar kargoda

Tükendi

Gelince Haber Ver
Listeye Ekle
Tavsiye Et Tavsiye Et
Yorum Yap Yorum Yap
Fiyat Alarmı Fiyat Alarmı

DÜNYA HAKKINDA KÜÇÜK VE BÜYÜK SORULAR
Phil ve Sophie
Ina Schmidt 

Felsefe soruya gönül vermekle başlar.

Phil ve Sophie, merakın pusulasını ellerine alıp hayatın büyük sorularına doğru yola çıkan iki yakın arkadaştır. Hemen her gün ziyaret ettikleri huş ağacı onlar için sadece bir ağaç değil; düşüncenin serbestçe dolaştığı, soruların filizlendiği bir felsefe durağıdır. Orada zamanın izini sürerken, mutluluğun haritasını çizerken ya da bir düşüncenin dünyayı nasıl değiştirebileceğini tartarken, aslında her çocukta saklı duran o düşünür uyanır. Çünkü sormak, var olmanın ilk işaretidir. Bu metin, soruları sarıp sarmalayan bir dünyanın kapısını aralıyor. Her kapının ardında, merakla bakan gözler için yeni bir anlam yatıyor.
Schmidt’in yalın ama derin anlatımı, felsefeyi ulaşılmaz bir kule olmaktan çıkarıp gündelik yaşantının içine yerleştiriyor. Her soru bir adım, her sayfa bir keşif. Düşünen, soran, birlikte anlam arayan ve düşüncenin gölgesinde serinlemek isteyen herkes için zamansız bir yolculuk.

***
Meraklıysan ve dünya hakkında çesitli sorular soruyorsan sen de felsefe yapıyorsun demektir.
Phil ve Sophie’nin en sevdiği şey soru sormak. Hem de bol bol! Hele bir de en sevdikleri yer olan büyük huş ağacının altındalarsa… Ne zaman önemli bir konu konuşmak, kafalarındaki düşünceleri serbest bırakmak ya da sorulara cevap aramak isteseler, hep orada buluşurlar. Bazen de doğru soruyu aramak için gelirler…
Zaman nasıl geçer?
Düşünceler nereden gelir?
Mutluluk bulunabilir mi?
Birinin arkadaşımız olduğunu nasıl anlarız?
Adalet nedir?

Felsefi sorulara minicik bir başlangıç.


Tema: Kim olduğumuz
Kavramlar ve Anahtar Sözcükler: Hayal gücü, Gizem, Evren, Felsefe, Filozoflar, Olumlu düşünme, Düşünceler, Denge, Arkadaşlık, İLETİŞİM VE SOSYAL İLİŞKİLER, Kabul, Kendini tanıma, KENDİMİZİ GELİŞTİRİYORUZ, Adalet, Büyümek, Cesaret, Zaman, Evimiz, Özellikler, Gözlem, Anda kalmak, Keşif, Duygu yönetimi, DUYGULARIMI TANIYORUM, Etkileşim
Tutum ve Değerler: Merak, Yaratıcılık, Bakış açısı, Değer bilme, Dostluk, Saygı, Sevgi
Profil Öğeleri: Sorgulayan, Düşünen, Dönüşümlü düşünen
10+ / 4-5-6. Sınıf


KİTAPTAN

Yuva dediğin, insanın içinin ısındığı yerdir ama bazen insanlar da bize yuva sıcaklığı verebilir. Phil ve Sophie düşünür: Yuva sadece sahip olunan bir şey midir, yoksa o “yuva hissi”ni yanımızda taşıyabilir miyiz; örneğin taşındığımızda? Biraz şanslıysak belki de dünyanın dört bir yanında kendimize ait köşeler edinebiliriz.
Yine de her şeyin başladığı o ilk yer, özel kalır...
NEREDE GERÇEKTEN EVİMDE GİBİYİM?
Phil ve Sophie kış için minik kirpilere sığınak yapmakla meşgulken, Phil birden sorar: “Duydun mu, Paul yakında şehrin ta öbür ucuna taşınıyormuş.” 
“Gerçekten mi? O zaman başka bir okula gidecek, değil mi? Kendimi birdenbire bambaşka bir yerde bulmak ve her gün daha önce hiç tanışmadığım insanlarla karşılaşmak garip olurdu” der Sophie. 
“Tabii, hâlâ buluşup bir şeyler yapabiliriz, çok da uzaklara gitmeyecek. Ama artık öylece yanına gidip futbol oynamak isteyip istemediğini soramayacağız. Garip, İngiltere’den buraya taşındığımızda nasıl hissettiğimi hatırlamıyorum bile. Sanırım insan küçükken her şey daha farklı oluyor” der Phil. 
“Evet, belki de haklısın. Küçükken her şey zaten çok yeni oluyor. Yine de kendini gerçekten evinde hissettikten sonra başka bir yere taşınmak garipsenir herhalde” der Sophie, büyük bir dalı çalının arkasından çekmeye çalışır.
“Sonra birdenbire başka insanlar aynı evde yaşamaya başlar ve orayı ‘evleri’ olarak görürler. Belki de bir gün başka bir çocuk Paul’un odasında yaşayacak ve oradan ‘kendi odası’ olarak bahsedecek. Garip, değil mi? Ama insan belki de düşündüğümüzden daha hızlı alışır bu tür şeylere” der Sophie. 
“Şu anda yeni bir eve alışmayı gerçekten hayal edemiyorum” der Phil emin bir şekilde. “Bir evi öylece değiştiremezsin. Yeni bir ev kurmak, sanki bir kazak örmek ya da bir masa yapmak gibi bir şey değil.” Phil, Sophie’nin dalı diğerlerinin yanına koymasına yardım eder. “Bazen babamın başka bir şehirde çalışması gerekse ve tekrar taşınmaya ihtiyaç duysak nasıl olurdu diye düşünüyorum. Sanırım gerçek evime hâlâ burası derdim.” 
“Ama düşünsene, hayat bizi bazen yeni yerlere götürüyor. Kimimiz şehir değiştiriyor kimimiz ülke... Yine de yuva dediğimiz şey sadece duvarlardan, taşlardan ibaret değil. O zaman yer değiştiren herkesin kalbinde kocaman bir boşluk olurdu. Hayır, yuva bambaşka bir şeydir diye düşünüyorum. Evim dediğin, önem verdiğin insanlarla paylaştığın yerdir ve taşındığında genellikle onlar da seninle gelir” der Sophie.
“Belki de durum tam olarak öyle değildir. Belki taşındığında bile yanında götürebileceğin bir 'aidiyet duygusu' vardır. Bu duygu, yanında getirdiğin insanlar ve eşyalarla oluşur; fotoğraflar, kitaplar, mutfak eşyaları ve battaniye gibi. Ama sanırım buraya benzer bir yer asla olmayacak çünkü benim için her şey burada başladı” der Phil. 
“Evet, olabilir” der Sophie düşünceli bir şekilde. “Biliyor musun, büyükannem hep eskiden bahseder, küçük bir çocukken ailesiyle buraya nasıl geldiğini anlatır. Daha önce başka bir yerde yaşamışlar; orayı memleketi diye adlandırıyor, uzun zamandır orada bulunmasa bile. Belki de memleket dediğimiz şey, sadece bir kere sahip olabileceğimiz bir şeydir çünkü sadece bir başlangıç vardır. Oradan önemli şeyleri alıp başka bir yerde de kendini evinde hissetmek mümkün. Bu iyi bir şey olurdu, değil mi? Taşınmak zorunda kalınca bu kadar endişelenmemiz gerekmezdi.”
“Evet ve bazen başka bir yerde yeni bir ev kurarsın, sonra geldiğin yere geri dönersin. O zaman her iki yer de senin için yeniden anlam kazanır. Tıpkı her yıl bizim kulübeye sığınan kirpiler gibi. Nereden geldiklerini bilmiyoruz ama kışın dönüp kulübelerine kavuşuyorlar. Şu dalı da buraya ekleyelim, sonra işimiz bitmiş olacak, değil mi?”
***
İnsan mutlulugu arayabilir mi? 
Mutluluğu bulmak hiç kolay değil, ama öyle arayarak da bulunan bir şey değil aslında. Herkes mutlu olmak isterken kimse nasıl olacağını ya da ne yapmamız gerektiğini bilmiyor. 
Eski Yunanlılar bu konuya kafa yormuş, “iyi bir hayat” için neler gerektiği üzerine düşünmüşler. Ama onlar gün boyu mutlu olmaktan bahsetmiyorlar. Onlara göre, sahip olduklarımızın ve yapabildiklerimizin kıymetini bilmek önemli. Böylece doğru "ölçüyü" öğreniyoruz. Bunu başarırsak, belki de sonunda "mutluluk" dediğimiz yere varabiliriz. Bu arada, o küçük ve özel mutluluk anları, hayatın içinde. Aslında onları aramadığımız zamanlarda karşımıza çıkan şeyler. 
Alman filozof Friedrich Nietzsche (1844-1900) “ölçülü” bir hayatın pek taraftarı değildi ama o da hep mutluluğu arıyordu, küçük şeylerde bile. Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabında, kahramanı Zerdüşt, hayatın gerçekte ne olduğunu bulmak için yola çıkar.
Tam öğlen vakti büyük bir ağacın altında dinlenmek üzereyken, mutluluk kucağına düşüverir; yaprakların arasından geçen hafif bir “hışırtı” olarak. Phil ve Sophie de mutluluğu hiç aramadan buna benzer bir an yaşadılar.
***
Zaman meselesi oldukça gizemli, değil mi? Heyecan verici bir şey yaptığında zaman uçup gider ama sıkıcı bir şey yaptığında bir türlü geçmek bilmez. Phil'in yaş gününe bir gün kalmıştır ve bu öğleden sonra sanki hiç bitmeyecekmiş gibi uzar da uzar. Tam bu sırada Sophie'nin aklına bir fikir gelir. Phil’le birlikte zamanın nasıl bu kadar farklı geçtiğini -ya da belki de aslında öyle olmadığını- düşünmeye başlarlar.
ZAMAN NASIL GEÇER?
(…)“Hadi bakalım” diye gülümser Phil, “Bu, yaş günümden önceki en hızlı geçen öğleden sonraydı. Bahse varım, benim teknelerim seninkilerden daha hızlı.” 
“Zaman dediğin ne tuhaf şey. Bazen kuş gibi uçup gidiyor, bazen de kaplumbağa gibi ağır ağır ilerliyor. Belki de yarışta yavaş giden teknelerimiz, zamanın tadını daha çok çıkaracak ve asıl kazanan onlar olacak” diyerek güler Sophie ve dereye doğru koşar.
***
“Bu duyguyu yaşamayan yoktur: Bazen kafan o kadar çok düşünceyle dolar ki, sonunda ne düşünmen gerektiğini bilemez hale gelirsin. Bugün Phil, Sophie'ye kafasının içini anlatmaya çalışır. Düşüncelerin birbirine karıştığı zamanları, düşünmenin ne anlama geldiğini ve en önemlisi, düşünceler hâlâ canlıyken akşamları uykuya dalmanın yollarını tarif eder.”
DÜŞÜNCELER NEREDEN GELİR?
(…)“Belki de bazen karışıklığın başladığı yeri bulmak gerekir, tıpkı bir ipi takip ederek labirentten çıkmak gibi. Zihnini karıştıran şeyi, düşüncelerinin kaynağını bulmaya çalışsan? Bazen sadece sebebini bilmek bile işleri kolaylaştırır, değil mi?” diyerek düşünür Sophie. 
“Tamam ama düşünceler nereden geliyor ve neden bir düşünce, dışarıdan bir şey bana etki ettiği için ortaya çıkıyor? Yatağımda bu soruyu sorduğumda daha farklı düşünceler gelmeye başlıyor. Bu da pek yardımcı olmuyor...” der Phil. “Doğru” diye başını sallar Sophie. “Ama belki de mesele düşüncelerin durması değil, onları nasıl yönettiğimizdir. Tıpkı sabun köpüğü üflemek ya da eriyen bir tabletin suda çözünmesi gibi. Köpürtmek için sadece hava veya suya ihtiyaç var, tıpkı rengârenk baloncukların havada uçuşması gibi.

 

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.