İçinde bulunduğumuz çağ, modern medeniyeti insanlığın uzun tarihi boyunca ortaya çıktığını, büyüdüğünü ve yok olduğunu gördüğü tüm medeniyetlerden derinden ayıran bir ilerleme ve çalkantı dönemini temsil etmektedir. İnsanlar kendilerini bitmekte olan bir dünya ile başlamakta olan bir dünya arasında bulmaktadır. Yeni dünyanın yapısı, halkların yaşamlarını yönlendiren yaratıcı kuvvetler, tutucu kuvvetler ve yıkıcı kuvvetler arasındaki çatışmanın sonucuna bağlı olacaktır. Her gün laboratuvarlarda ve fabrikalarda yeniden doğan yaratıcı kuvvetler maddi hayatı dönüştürmüş ve medeniyetler
İçinde bulunduğumuz çağ, modern medeniyeti insanlığın uzun tarihi boyunca ortaya çıktığını, büyüdüğünü ve yok olduğunu gördüğü tüm medeniyetlerden derinden ayıran bir ilerleme ve çalkantı dönemini temsil etmektedir. İnsanlar kendilerini bitmekte olan bir dünya ile başlamakta olan bir dünya arasında bulmaktadır. Yeni dünyanın yapısı, halkların yaşamlarını yönlendiren yaratıcı kuvvetler, tutucu kuvvetler ve yıkıcı kuvvetler arasındaki çatışmanın sonucuna bağlı olacaktır. Her gün laboratuvarlarda ve fabrikalarda yeniden doğan yaratıcı kuvvetler maddi hayatı dönüştürmüş ve medeniyetlere yeni bir çehre kazandırmıştır. Tutucu kuvvetler, halkların ata miraslarını temsil etmektedir. Bu, davranış için temel güdülerin geliştirildiği bilinçdışı yaşam alanıdır. Yıkıcı kuvvetler yukarıdaki kuvvetlerin aksi yöne hareket etmektedir. Hükümdarların hırsları, halklar arasındaki rekabetler, kitlelerin hoşnutsuzluğu ve devrimler yıkıcı kuvvetlerin büyük döngüsünde yer almaktadır. Son savaşın başından bu yana gözlemlenen felaketler, yıkıcı kuvvetlerin dünyayı nasıl tahrip edebileceğini göstermektedir. Bu çalışmada inceleyeceğimiz sorunların birçoğu, yıkıcı kuvvetlerin çeşitli ülkeler üzerine uyguladığı tehditlerin sonucudur. Liderlerin en büyük kaygısı, bu kuvvetlerin eylemlerini sınırlandırmanın yollarını bulmaktır.