Usta yazar Ahmet Önel’den, kendi ellerimizle büyüttüğümüz biricik mutluluklarımız ve akıp giden günlerin içindeki güzellikler için değerli bir hatırlatma. Işıl ışıl küçük sevinçlerden yapılma bir masal…
Bahtiyar amca, yeşilin içindeki minicik evinde yalnız yaşamaktadır. Bir sabah, aç karnının sesini dinleyip mutfağa yönelir ancak orada başka bir ses daha duyar. Bomboş buzdolabından çıkardığı son yumurta ona seslenmektedir. Üstelik iddiasına göre kendisi, dünya üzerindeki son yumurtadır. Öyleyse onu kırıp omlet yapmak olur mu hiç?
Bahtiyar amcanın günleri yeni bir dostla şenlenmiştir artık. En tatlı sohbetler, keyifli mi keyifli gezintiler her gün onları bekler. Derken ummadıkları bir şey olur…
KİTAPTAN
Bahtiyar amc
Usta yazar Ahmet Önel’den, kendi ellerimizle büyüttüğümüz biricik mutluluklarımız ve akıp giden günlerin içindeki güzellikler için değerli bir hatırlatma. Işıl ışıl küçük sevinçlerden yapılma bir masal…
Bahtiyar amca, yeşilin içindeki minicik evinde yalnız yaşamaktadır. Bir sabah, aç karnının sesini dinleyip mutfağa yönelir ancak orada başka bir ses daha duyar. Bomboş buzdolabından çıkardığı son yumurta ona seslenmektedir. Üstelik iddiasına göre kendisi, dünya üzerindeki son yumurtadır. Öyleyse onu kırıp omlet yapmak olur mu hiç?
Bahtiyar amcanın günleri yeni bir dostla şenlenmiştir artık. En tatlı sohbetler, keyifli mi keyifli gezintiler her gün onları bekler. Derken ummadıkları bir şey olur…
KİTAPTAN
Bahtiyar amca çalışma odasına dalmış, şu boya kutusunun kapağını bir kez daha açmış, ince fırçalarına dokunmuş.
“Hadi bakalım küçük dostlarım” diye seslenmiş onlara. “Güzel bir uğraş şimdi bizleri bekliyor.”
Ardından hararetli bir çalışma başlamış. Aynı zamanda özen ve dikkat isteyen bir çalışmaymış bu. Aradan uzun bir süre geçmiş ve… Evet, artık Yumurcan’ın dünyaya pırıl pırıl bakan bir çift gözü varmış. Elbette bir de gülümsediği zaman tüm yüzüne yayılan o kocaman ağzı.
“Burnum da pek şirin olmuş” demiş Yumurcan.
“Onu istediğin gibi küçücük yaptım Yumurcan.”
“Küçük ama bütün çiçeklerin kokusunu alabiliyorum” demiş Yumurcan. Bahtiyar amcaya teşekkür etmiş.
Eh, bu önemli sorun da çözüldüğüne göre iki dostun eğlenceli yaşamı başlayabilir, ne dersiniz? “Nasıl eğlenecekler?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Birlikte gezip dolaşacaklar, sohbet edecekler, başka canlılarla selamlaşacak, sokak aralarında oyunlar oynayan çocukları seyredecekler. Az bir eğlence mi bütün bunlar? Bahtiyar amca bunları söylemiş Yumurcan’a. Yumurcan da çok sevinmiş elbette.
Günlük gezilerini birlikte yapıyorlar, komşu bahçelerdeki değişiklikleri yine birlikte gözlemliyorlarmış. “Şu ceviz ağacını gördün mü?” diyormuş Bahtiyar amca örneğin. “Son bir iki gün içinde nasıl da yeşillere büründü! Dallarını nasıl da yaprak bastı…” Yumurcan onun gösterdiği ağaca merakla bakıyor, arkadaşının fark ettiği bu değişimden haberdar olamadığı için kendisine kızıyormuş. “Çevremize daha dikkatli bakmalıyız anlaşılan” diye düşünüyormuş şimdi. Gözlem dikkat gerektirir. Sevdiğimiz her şeyde gerçekleşen değişimin farkında olmak, onu önemsediğimizin de bir göstergesidir.