Bu kitap daha mutlu, daha genç, daha dinamik ve daha sağlıklı bir hayat isteyenlere.
1978 yılının sonbaharında Hüseyin Nazlıkul, bir konferans sırasında, liseli olmanın verdiği heyecanla ünlü bilimadamı Erich Fromm’a “sahip olmak ya da olmak” üzerine soru sorduğunda yaşamında yeni bir olma haline başlayacağını henüz bilmiyordu.
Fromm bu genç adamı kendi Erich Fromm Bursu’na davet ederken Nazlıkul’un gelecek yıllarını adeta görmüş ve sezgilerini şöyle dile getirmişti: “İleride kendini yalnız hissettiğinde gökyüzüne bak. Göreceksin ki ışık saçan yıldızlar tek tektir. Oysa karanlık örgütlüdür, bütündür, her yeri kaplar. Işığını yayarken umutsuzluğa düşme ama bu gerçeği de unutma.”
Bu tanışmayla başlayan dostluk yıllarca sü
Bu kitap daha mutlu, daha genç, daha dinamik ve daha sağlıklı bir hayat isteyenlere.
1978 yılının sonbaharında Hüseyin Nazlıkul, bir konferans sırasında, liseli olmanın verdiği heyecanla ünlü bilimadamı Erich Fromm’a “sahip olmak ya da olmak” üzerine soru sorduğunda yaşamında yeni bir olma haline başlayacağını henüz bilmiyordu.
Fromm bu genç adamı kendi Erich Fromm Bursu’na davet ederken Nazlıkul’un gelecek yıllarını adeta görmüş ve sezgilerini şöyle dile getirmişti: “İleride kendini yalnız hissettiğinde gökyüzüne bak. Göreceksin ki ışık saçan yıldızlar tek tektir. Oysa karanlık örgütlüdür, bütündür, her yeri kaplar. Işığını yayarken umutsuzluğa düşme ama bu gerçeği de unutma.”
Bu tanışmayla başlayan dostluk yıllarca sürecek, Nazlıkul dünya çapında aldığı ödüller ve madalyalarla hocasının kehanetini ispatlayacak, kendi ülkesinde de “nöralterapi” ve “tamamlayıcı tıp” alanında gerçek bir yıldız olmaya kadar gidecekti.
Nazlıkul, evrensel bir dille “nöralterapi”, “anti-aging”, “detoks”, “tamamlayıcı tıp-akupunktur”, “beden sağlığı” ve “sağlıklı yaşama dair” yazmış olduğu kitaplarının ardından bugün bize, “bağırsak sistemi ile beyin” arasındaki inanılmaz bağlantıları sade bir şekilde aktarırken, bu sistemlerdeki sorunlar nedeniyle açığa çıkan hastalıklar ve korunma yolları konusunda günlük hayata dair verdiği rehberlikle ışığını yaymaya devam ediyor:
“Aynı embriyolojik kümeden köken aldığı bilinen beyin ve bağırsak arasındaki ilişki, Siyam ikizleri arasındakine benzer şekilde olup, bizim sandığımızdan çok daha güçlüdür...
Beyin, akciğer, kalp arasında orkestra şefi gibi davranan vagus, asıl etkisini bağırsaklar üzerinde gösterir.
Bütün duygusal yaşantılarımızın kendisini ifade ettiği alan olarak bağırsaklarımızda oluşan sorunların sonucunda emilim ve sindirim bozukluğu başlar ki, bu da bütün vücut ile birlikte özellikle beyin için toksik etki altında kalmak demektir.”
Sonuçlarını bağışıklık sisteminin çökmesine, depresyona, alerjilere, romatizmal hastalıklara, migrene, vitamin eksikliklerine kadar çok geniş bir yelpazede gösteren bu durumdan çıkabilmek için, Nazlıkul bize çoklu hastalıkları anlatmakta ve nasıl başa çıkacağımız konusunda rehberlik etmektedir.