Görmezden geldiğin her şey, tam da şu an geleceğini inşa ediyor.
Görmek, duymak, tatmak, koklamak ve hissetmek...
İnsanoğlunun yönetme ve geliştirme kabiliyetine sahip olduğu üstün niteliklerinden sayılan beş duyu... Ne var ki artık hepsi köreldi hatta çoğunda hiçbiri çalışmıyor bile.
Gözler var görmüyor, diller var tek sözü yok, türlü çeşitli lezzetler doğmaya devam ediyor ama ağızların tadı yok, pahalı parfümlerden tenin gerçek kokusuna ulaşmak, ötekini ayırt etmek, hissetmek neredeyse mümkün değil. Duyusuzluk çağı, uzaklarda distopik bir evren gibi görünse
Görmezden geldiğin her şey, tam da şu an geleceğini inşa ediyor.
Görmek, duymak, tatmak, koklamak ve hissetmek...
İnsanoğlunun yönetme ve geliştirme kabiliyetine sahip olduğu üstün niteliklerinden sayılan beş duyu... Ne var ki artık hepsi köreldi hatta çoğunda hiçbiri çalışmıyor bile.
Gözler var görmüyor, diller var tek sözü yok, türlü çeşitli lezzetler doğmaya devam ediyor ama ağızların tadı yok, pahalı parfümlerden tenin gerçek kokusuna ulaşmak, ötekini ayırt etmek, hissetmek neredeyse mümkün değil. Duyusuzluk çağı, uzaklarda distopik bir evren gibi görünse de aslında tam olarak içine doğduğumuz narsistik ve teknolojik dünyanın tam da kendisi...
Yazar Yelda Kırçuval’ın kaleme aldığı Duyusuzlar romanı, hayatın içinden kahramanların, suyun kaynamakta olduğunu hissedene kadar öldüğünü fark edemeyen kurbağalara nasıl dönüştüklerinin trajik ve son derece düşündürücü öyküsüdür.