“Sanatkâr, lisanın denizine kendi kanını katmak ihtiyacını duyan ve kalbinin ateşini teskin için bu umman içine dalan bir mahluktur,” diyor Abdülhak Şinasi Hisar. Hisar’ın Everest’teki külliyatı, bu kavrayışla ve ayrıca sanatçıyı bir mütefekkir, bir yol gösterici olarak gören bir tavırla kaleme aldığı kurmaca dışı yazılarının yayımlanmasıyla büyüyor.
Edebiyat Yazıları 1, Abdülhak Şinasi Hisar’ın, edebiyat ve sanatı fanilik, ilham, deha gibi kavramlarla birlikte yorumladığı, okumanın ve yazmanın felsefesi üzerine düşündüğü, sanatçının buhranını da u
“Sanatkâr, lisanın denizine kendi kanını katmak ihtiyacını duyan ve kalbinin ateşini teskin için bu umman içine dalan bir mahluktur,” diyor Abdülhak Şinasi Hisar. Hisar’ın Everest’teki külliyatı, bu kavrayışla ve ayrıca sanatçıyı bir mütefekkir, bir yol gösterici olarak gören bir tavırla kaleme aldığı kurmaca dışı yazılarının yayımlanmasıyla büyüyor.
Edebiyat Yazıları 1, Abdülhak Şinasi Hisar’ın, edebiyat ve sanatı fanilik, ilham, deha gibi kavramlarla birlikte yorumladığı, okumanın ve yazmanın felsefesi üzerine düşündüğü, sanatçının buhranını da unutmayarak, muharrirler, bilhassa genç edipler için nasihatlerini ortaya koyduğu yazılarını içeriyor. Bu ciltte yer alan metinler, Hisar’ın, 1921 ile 1955 yılları arasında Ağaç, Varlık, Yarın, Aile, İleri, Türk Yurdu, Yeni İstanbul, İstanbul, Dergâh ve Milliyet’te yayımlanan yazıları arasından seçilip bir araya getirildi.
Yazmak bilmeyen bir adam ancak bir şey söylemek isterse onu yazar ve yazısından da maksadı az çok anlaşılır. Bir şey söylememek için yazabilmek ve yazarken de maksadını gizleyebilmek, denilebilir ki yazmayı bilenlerin kârıdır.