Günümüzün hayli trajik göç ve mülteci krizini de konu eden, talihin, sabrın ve umudun hikâyesi Eldorado, 2004 yılında Fransa’nın prestijli Goncourt Ödülü’nü aldı.
Kaptan Salvatore Piracci, Avrupa’ya ulaşmaya çalışan Afrikalı göçmenlerle dolu gemileri durdurup onların ilerlemelerini engelleyerek yirmi yıldır İtalya kıyılarında sınır devriyeliği yapmaktadır. Ancak gemilerden birinde ölen oğlunun yasını tutan acı içindeki bir anneyle dramatik bir şekilde yüzleşince görevinin meşruiyetini sorgulamaya ve sonrasında da gitgide vicdan azabıyla dolmaya başlar.
Günümüzün hayli trajik göç ve mülteci krizini de konu eden, talihin, sabrın ve umudun hikâyesi Eldorado, 2004 yılında Fransa’nın prestijli Goncourt Ödülü’nü aldı.
Kaptan Salvatore Piracci, Avrupa’ya ulaşmaya çalışan Afrikalı göçmenlerle dolu gemileri durdurup onların ilerlemelerini engelleyerek yirmi yıldır İtalya kıyılarında sınır devriyeliği yapmaktadır. Ancak gemilerden birinde ölen oğlunun yasını tutan acı içindeki bir anneyle dramatik bir şekilde yüzleşince görevinin meşruiyetini sorgulamaya ve sonrasında da gitgide vicdan azabıyla dolmaya başlar.
Diğer tarafta, iki erkek kardeş Sudan’dan kaçıp Avrupa’ya göç edebilmek için tehlikeli bir yolculuğa çıkma hazırlığı içindedir. Büyük engellerle dolu bu yolda küçük kardeş Süleyman, ağabeyinden ayrı düşer ve onu kaybeder ancak hedefine ulaşmaya, sonrasında da ağabeyini arayıp bulmaya kararlıdır.
Tüm dünyada göç ve etnik kimlik tartışmalarının gündemden düşmediği son birkaç yılda romanlarıyla uluslararası çapta ilgi gören Laurent Gaudé, hayatını tehlikeye atmak ve hayallerinden vazgeçmek zorunda kalan insanların eşsiz bir portresini çiziyor…
“Laurent Gaudé şiirsel üslubuyla antik dönem tragedyalarını andıran etkileyici bir hikâye anlatıyor.”
L’Express
Yanılmışım. Hiçbir sınır kolay geçilmezmiş. Ardınızda mutlaka bir şey bırakmak zorundaymışsınız. Hiç zorluk çekmeden sınırdan geçebileceğimizi düşünmüştük ama insanın ülkesini terk etmesi için etini parçalaması gerekiyormuş. Ve dikenli tel ya da sınır askerlerinin olmaması durumu değiştirmiyormuş. Ağabeyimi yarışta kaybedilen bir ayakkabı gibi ardımda bıraktım. Hiçbir sınır huzurla geçmenize izin vermez. Geçen herkesi yaralar.