Ordu Perşembe yakınlarında bir mezarlıkta medfun bulunan Hacı Ömer Fazlıoğlu, Rusların göçe zorladıkları binlerce Karadenizliden biri. Kendisi, Mersin beldesinin bilinen ilk âlimlerinden. Savaş yıllarında uğruna her türlü fedakârlığa katlanılan bütün mukaddes nesneler gibi bu kitap da işgalcilerden saklanmış. Kitap, savaştan arta kalan bir tütün damının yıkıntıları arasında bulunduğunda nerdeyse okunamayacak bir durumdaydı.
Kitabın üzerinde yedi yıl çalışıldı. Herkesin okuyup anlayacağı bir yol tutmak amaçlandı. Hiçbir harfine dokunmadan olduğu gibi günümüz Türkçes
Ordu Perşembe yakınlarında bir mezarlıkta medfun bulunan Hacı Ömer Fazlıoğlu, Rusların göçe zorladıkları binlerce Karadenizliden biri. Kendisi, Mersin beldesinin bilinen ilk âlimlerinden. Savaş yıllarında uğruna her türlü fedakârlığa katlanılan bütün mukaddes nesneler gibi bu kitap da işgalcilerden saklanmış. Kitap, savaştan arta kalan bir tütün damının yıkıntıları arasında bulunduğunda nerdeyse okunamayacak bir durumdaydı.
Kitabın üzerinde yedi yıl çalışıldı. Herkesin okuyup anlayacağı bir yol tutmak amaçlandı. Hiçbir harfine dokunmadan olduğu gibi günümüz Türkçesine çevrilmek istense de bu yol, kitabın anlaşılması açısından mümkün değildi. Çünkü kitapta ne bir nokta ne de herhangi bir noktalama işaret vardı. Fakat eski Türkçenin o efsanevi anlatımından dolayı yazarın anlatış biçimine mümkün mertebe dokunulmadı.
Kitabın en dikkat çekici özelliği ayetlerde anlatılan mananın Türkçe ifade ediliş biçimi olsa gerek. Diğer tefsirlerle karşılaştırıldığında kitabın bu özelliği fark edilecektir