“Belki kadınların üniversiteye gitmelerine izin verilmemeli; böylece sonradan, düşünen kafalar olarak hayatta neler kaçırdıklarını hissetmezler.”
Margaret Atwood’un 1969 tarihli ilk romanı, feminist hareketin güçlü etkisini de haber veren eşsiz bir manifesto.
Tüketici davranışlarını ölçen bir araştırma şirketinde çalışan Marian, geleceği parlak bir hukukçu olan Peter’den evlenme teklifi alınca hiç düşünmeden kabul eder. Zaten her genç kızın rüyası değil midir bu? Ama bir anda yoluna Duncan çıkar, İngiliz edebiyatı öğrencisi, kendisine ve Marian’a bir gelecek vaat etmeyen, kayıtsız, kaygısız Duncan. Duncan ona kariyer planları dışında, tasarlanmamış, hesapsız bir dünyayı gösterir. Aşk mıdır bu?
Üstelik Marian birde
“Belki kadınların üniversiteye gitmelerine izin verilmemeli; böylece sonradan, düşünen kafalar olarak hayatta neler kaçırdıklarını hissetmezler.”
Margaret Atwood’un 1969 tarihli ilk romanı, feminist hareketin güçlü etkisini de haber veren eşsiz bir manifesto.
Tüketici davranışlarını ölçen bir araştırma şirketinde çalışan Marian, geleceği parlak bir hukukçu olan Peter’den evlenme teklifi alınca hiç düşünmeden kabul eder. Zaten her genç kızın rüyası değil midir bu? Ama bir anda yoluna Duncan çıkar, İngiliz edebiyatı öğrencisi, kendisine ve Marian’a bir gelecek vaat etmeyen, kayıtsız, kaygısız Duncan. Duncan ona kariyer planları dışında, tasarlanmamış, hesapsız bir dünyayı gösterir. Aşk mıdır bu?
Üstelik Marian birdenbire et yiyememeye, Peter’i, evliliği, aşkı, bedenini sorgulamaya başlamıştır. Artık evliliğe giderken kafasında kocaman bir soru vardır: Yoksa kendi bedeni de Peter için tüketilecek bir nesne midir?