Günümüzün en önemli filozofu Slavoj Zizek, Evrensel İstisna’da güncel siyasi olaylar üzerinden yeni bir siyasi ufuk oluşturuyor. 3. Yol olarak da adlandırılan bu siyasi-felsefi tavır kapitalizm karşıtlığına bildiklerimizden farklı bir soluk getiriyor. Zizek, kapitalizm karşısında konumlanırken her kapitalizm-karşıtlığının da iyi olmadığı noktasında ısrar ediyor.
“Bugün tanık olduğumuz şey, “postmodern” kapitalizme tanımını veren özellik, deneyimimizin doğrudan metalaşmasıdır: pazarda satın aldığımız şey sahip olmak istediğimiz ürünler (maddi nesneler) olmaktan çıkıp hayat deneyimleri haline geliyor gitgide –cinsellik, yemek, iletişim, kültürel tüketim, belli bir hayat tarzına katılım deneyimleri. Bu tür deneyimler için aksesuar gör
Günümüzün en önemli filozofu Slavoj Zizek, Evrensel İstisna’da güncel siyasi olaylar üzerinden yeni bir siyasi ufuk oluşturuyor. 3. Yol olarak da adlandırılan bu siyasi-felsefi tavır kapitalizm karşıtlığına bildiklerimizden farklı bir soluk getiriyor. Zizek, kapitalizm karşısında konumlanırken her kapitalizm-karşıtlığının da iyi olmadığı noktasında ısrar ediyor.
“Bugün tanık olduğumuz şey, “postmodern” kapitalizme tanımını veren özellik, deneyimimizin doğrudan metalaşmasıdır: pazarda satın aldığımız şey sahip olmak istediğimiz ürünler (maddi nesneler) olmaktan çıkıp hayat deneyimleri haline geliyor gitgide –cinsellik, yemek, iletişim, kültürel tüketim, belli bir hayat tarzına katılım deneyimleri. Bu tür deneyimler için aksesuar görevi gören maddi nesneler bizi esas “deneyim metası”nı satın almaya ayartmak için bedavaya sunuluyor gitgide (bir yıllık taahhüt verdiğimiz takdirde bedava verilen cep telefonları örneğin.)
Piyasa mübadelesinin mantığı kendi kendisiyle ilişki kuran bir tür Hegelci özdeşlik noktasına ulaşıyor burada: artık nesne değil en nihayetinde hayatımızı (hayat zamanı) satın alıyoruz. Michel Foucault’nun kendi benliğini sanat eserine dönüştürme anlayışı beklenmedik bir onay almış oluyor böylece: spor salonlarına giderek “bedenimi” satın alıyorum; transandantal meditasyon derslerine kaydolarak manevi aydınlanmamı satın alıyorum; birlikte anılmak istediğim insanların gittiği lokantalara giderek kamusal şahsiyetimi satın alıyorum vb. Bu değişim kapitalist piyasa ekonomisinden kopuş gibi görünebilir, ama onun mantığını son noktasına götürdüğünü savunmak mümkündür. Sanayiye dayalı piyasa ekonomisinde metanın alımı ile tüketilmesi arasında zamansal bir mesafe söz konusudur: satıcı açısından bakıldığında meta satıldığı anda ilişki bitmiştir –sonrasında ne olduğu (alıcının o metayla ne yaptığı, metanın doğrudan tüketimi) onu ilgilendirmez. Oysa deneyimin metalaşmasında bu mesafe kapanır ve satın alınan meta tüketimin ta kendisidir...”