12 Eylül 1980: Eza evleri, darağaçları ve yargısız infazlar. Dönüşü olmayan sürgün yıllarının başlangıcı. Aranmaya başlanan binlerce insan, bireysel ya da örgütlerinin kararıyla adı konulmamış ricat yollarında. Avrupa ile Filistin kampları: Bu yolun iki ayrı durağı.
Neredeyse çeyrek yüzyıl geçti aradan. Sürgün deyince hep Avrupa konuşuldu. Avrupa'daki sürgünler hakkında kitaplar yapıldı. Filmler çekildi. Ama sürgünün Filistin durağı çok az yazıldı, anlatıldı.
Hasan Mantıcı, uzun sayılabilecek bir süre Lübnan'da Filistin kamplarında kalmış, İsrail saldırılarında yoldaşlarını kaybetmiş, 1982 Haziran - Eylül Beyrut işgalini yaşamış, İsrail kuşatmasından kurtulmuş, BM'nin açtığı koridorlardan Filistinlilerle birlikte Yemen'e gitmiş ve oradan Türkiye'ye geri dönmüş velhasıl İsrail saldırılarından şans eseri sağ kurtulan Hasan Mantıcı sayesinde, Türkiye devrimci hareketlerinin tarihine ve Filistin sorununa ışık tutacak bir kitap kazanmış oluyoruz. Sürgünün Filistin kolu külliyatı, bu kitapla önemli ölçüde tamamlanmış oluyor Geç de olsa
-Adil Okay-
Hasan Mantıcı'yı tanıdığımda henüz yirmili yaşlara gelmemişti. Uzunköprü'nün o günkü uygun ortamında Sosyalistlerle tanıştı. Sosyalist dünya görüşünün onu nasıl değiştirdiğini yakından gözlemledim. Kısa sürede ayakları yere basan bir işçi önderi olmuştu, tavırlarıyla, davranışlarıyla tam bir işçi sınıfı sosyalistiydi.
Mantıcı'nın Filistin anıları; Siyonizm'in ve İsrail saldırganlığının gerçek yüzünü ve devrimcilerin çoktandır unuttukları enternasyonalizmin öne- mini çok güzel anlatıyor.
-Hakkı Karadeniz-