Göksu'nun bir çocuğun ölüm izleğiyle başlayıp bir dönemi kapsayan kimi hüzünlü kimi iç ezikliği yaratan ölü evlerinin ağır havası içinde o, "hayat devam ediyor" dedirten traji-komik öyküleri..."Yalnız günlerimin hem ruhsal hem bedensel olarak en hassas döneminde, sık göremesem de ihtiyaç duyduğum o dost yüreğin durduğu; bana güven veren o yeşil hareli bakışın, o rahatlatan yumuşak sesin söndüğü gerçeğine inanmam çok uzun sürdü. Adını televizyondan duyduğum andaki isyanımı; avaz avaz bağırarak, elime geçeni, duvarlara fırlatarak, kırıp dökerek ifade etmeye çalıştığımı, sonra katılırcasına ağlama krizine girdiğimi ve nihayet büzüştüğüm yerde uzun süre kaldığımı hayal meyal hatırlıyorum""Bir de Goethe hayranıyım o zamanlar. Faust aşağı, Faust yukarı. Neymiş; "Ey zaman dur geçme, ne kadar güzelsin!" demiş. Biz ise aslında zamana, "Ne kadar çabuk geçersen o kadar iyi" der durumundayız!