Uykusunun her şeyden ağır olmasını bekledim. Karanlık odadaki yarı belirgin, yere paralel, yarı ezbere bildiğim eşyaların arasından ağır ağır yürüdüm, önümdeki karanlık tanınmaz halde bir eşya gibi duruyordu. Sabit bir perdeden yükselen sesler, şeker tabletleri ve cam kavanozlar eklem yerlerinden kırılıyordu. Unutkan kadınların bıraktığı şeyleri topluyordum. Uzun zaman sonra hissedeceğim şeyler geliyordu aklıma. Bir kedi yıllar öncesinden geleceğini tekrar tekrar söylüyordu. Yanına döndüm. Kıyıya vuran gemilerin kenarından tutunarak burnu dolandık. Orkinosların soluklarını duyuyorduk, zakkumlar, hışırtılı sazlar, hepsini getiren rüzgâr denizle karanın kokularından güzel bir kokteyl hazırlanmıştı. Bacaklarının arasına aldığın yorganına sarılmış, hiç konuşmadan uyumaya devam ettin.