Güç ve Zaman: Büyük Strateji ve Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı, Türkiye’nin görüldüğünden de daha zengin imkânlara ve parlak istikbale sahip bir ülke olduğunu, Cumhuriyet’in ikinciyüzyılına adım attığımız 2023 yılında bulunduğumuz eşiğin derin ve çok katmanlı anlamlarını veiçerdiği tarihî fırsatları ortaya koymaktadır. Çerçevesi değişmiş olsa da aynı jeo-stratejik alandaöne çıkan Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dış siyasetlerini dinamik birtarihsel okuma disiplini içinde ele alarak, bugün varılan noktanın Türkiye için olduğu kadar
Güç ve Zaman: Büyük Strateji ve Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı, Türkiye’nin görüldüğünden de daha zengin imkânlara ve parlak istikbale sahip bir ülke olduğunu, Cumhuriyet’in ikinciyüzyılına adım attığımız 2023 yılında bulunduğumuz eşiğin derin ve çok katmanlı anlamlarını veiçerdiği tarihî fırsatları ortaya koymaktadır. Çerçevesi değişmiş olsa da aynı jeo-stratejik alandaöne çıkan Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dış siyasetlerini dinamik birtarihsel okuma disiplini içinde ele alarak, bugün varılan noktanın Türkiye için olduğu kadarküresel planda da hangi nedenlerle olağanüstü bir nitelik taşıdığını izah etmektedir. Cumhuriyet’in dayandığı esasların doğruluğu son yüzyılda bölgede ve dünyada meydana gelengelişmelerle de gözler önüne serilmiştir. Bu çerçevede, Türkiye’nin en güçlü siyasi atardamarıolan Osmanlı-Türk Reform geleneği ve mücadelesinin büyük değerini tüm boyutlarıyla tekrarkavraması gerektiğini vurgulayan bu çalışma, Türkiye’nin kendisini bir “Bölgesel Güç” olarakgörmek yerine, bundan çok daha kıymetli ve çok daha geniş açılımlar sunan “Orta Güç”kategorisinde değerlendirmeye başlaması zamanının geldiğini, bu yöne sapmaması hâlinde“Büyük Strateji” de uygulayamayacağı görüşünü savunmaktadır. Diğer taraftan, Orta Doğu’yayönelik olarak reelpolitiğin dışına düşen bir politikanın ısrarla sürdürülmesi, aslında Türkiye’ninBatı ve Avrupa’yla ilişkilerini daha ileri götürmekten başka rasyonel bir yol bulamayacağıhususlarını göz ardı etmekte ve bu meyanda “Avrasyacı” olarak bilinen yaklaşımların içerdiğiçelişki ve tutarsızlıkları da sergilemektedir.
Büyük tarih okuması anlayışından hareketle, Osmanlıların Habsburg İmparatorluğu’ylasavaşlarını 1699 tarihi sonrasında da devam ettirmiş olmasının yanı sıra, 1768-1774 Rus Savaşıve sonrasında vuku bulan gelişmelerin iki esaslı kırılma noktası ve Türkiye açısından ana stratejik hataları teşkil ettiğini, bu nedenlerle dünyanın değiştiği ve milliyetçiliğin güç kazandığıNapoleon dönemine büyük dezavantajların sahibi olarak girdiği hususunu geniş bir perspektiftendeğerlendirmeye tabi tutmaktadır.