Melali anlayan bir nesil için yeniden Ahmet Haşim!
Ahmet Haşim (1887-1933) bütün dil zorluklarına rağmen hala sevilen, okunan, ciddiye alınan bir şair. Benzersiz muhayyilesi, şiirlerindeki ses ve renk cümbüşü, fıkralarındaki şimşek gibi çakan keskin zekâsı ve çarpıcı üslubuyla hala edebiyatımızın en ilginç figürlerinden biri.
Biyografileriyle birçok edebiyat figürünü adeta mercek altına alan Beşir Ayvazoğlu’nun çok okunmuş, üzerine çok konuşulmuş kitaplarından olan Ömrüm Benim Bir Ateşti yeni edisyonuyla Everest Yayınları’nın biyografi dizisinden okur karşısına çıkıyor.
Peyami Safa’nın tabiriyle Avrupai bir zekanın kalıbına dökülmüş Asyai bir ruh olan Ahmet Haşim’in bu kapsamlı biyografisi, onu yeniden okumak ve anlamak
Melali anlayan bir nesil için yeniden Ahmet Haşim!
Ahmet Haşim (1887-1933) bütün dil zorluklarına rağmen hala sevilen, okunan, ciddiye alınan bir şair. Benzersiz muhayyilesi, şiirlerindeki ses ve renk cümbüşü, fıkralarındaki şimşek gibi çakan keskin zekâsı ve çarpıcı üslubuyla hala edebiyatımızın en ilginç figürlerinden biri.
Biyografileriyle birçok edebiyat figürünü adeta mercek altına alan Beşir Ayvazoğlu’nun çok okunmuş, üzerine çok konuşulmuş kitaplarından olan Ömrüm Benim Bir Ateşti yeni edisyonuyla Everest Yayınları’nın biyografi dizisinden okur karşısına çıkıyor.
Peyami Safa’nın tabiriyle Avrupai bir zekanın kalıbına dökülmüş Asyai bir ruh olan Ahmet Haşim’in bu kapsamlı biyografisi, onu yeniden okumak ve anlamak isteyenlere mükemmel bir deneyim vadediyor. Piyale şairinin aynı zamanda zaafları, meziyetleri, kompleksleri, hayalleri, hayal kırıklıkları, aşkları, kavgaları, dostlukları, düşmanlıklarıyla içimizden biri olarak anlatıldığı bu kitabı bir roman heyecanıyla okuyoruz.
Haşim’in yaşarken de çok sevildiğine dair kanaatim, ölümü vesilesiyle yazılanları okuyunca pekişti. 1928 yılında küfürleşecek derecede şiddetli bir polemiğe girdiği Peyami Safa bile bir yazısında, Keşke sağ olsaydı da benim için yazdığı ve söylediği şeylerin bin kat ağırını tekrar etseydi; ben de büyüklere karşılık vermenin çirkinliğini anlayan bir çocuk gibi dilimi tutup otursaydım!’ diyordu.