Emin Şir, Hayırlı Devrimler Uşağum! ile bizi koltuklarımızdan alıp yıllar önceye, Karadeniz kıyısında bir kente doğru yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta bizi unutmakla hatırlamak arasındaki ince çizgide dolaştırıyor, yolunu aydınlatan güzel insanlarla tanıştırıyor. O insanların acılarını, mücadelelerini, sevinçlerini getiriyor önümüze. “Zaman geçtikçe, anılar eskidikçe unutuyor muydu insan yoksa hatırlamak mı istemiyordu? Unutursak ve bir zaman sonra hatırlarsak bu hatırladıklarımız unuttuklarımız mı olacaktı? Yoksa hatırladıklarımız, hafızamızın zaman içinde öyküleştirdiği anılardan mı ibaretti?” diye soruyor.
Yer yer gözlerimizi dolduran bir hüznü koyuyor baş köşeye, yer yer gülümseten hikâyelerle kesiyor yolumuzu. Bazen öfk
Emin Şir, Hayırlı Devrimler Uşağum! ile bizi koltuklarımızdan alıp yıllar önceye, Karadeniz kıyısında bir kente doğru yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta bizi unutmakla hatırlamak arasındaki ince çizgide dolaştırıyor, yolunu aydınlatan güzel insanlarla tanıştırıyor. O insanların acılarını, mücadelelerini, sevinçlerini getiriyor önümüze. “Zaman geçtikçe, anılar eskidikçe unutuyor muydu insan yoksa hatırlamak mı istemiyordu? Unutursak ve bir zaman sonra hatırlarsak bu hatırladıklarımız unuttuklarımız mı olacaktı? Yoksa hatırladıklarımız, hafızamızın zaman içinde öyküleştirdiği anılardan mı ibaretti?” diye soruyor.
Yer yer gözlerimizi dolduran bir hüznü koyuyor baş köşeye, yer yer gülümseten hikâyelerle kesiyor yolumuzu. Bazen öfkelenip yumruklarımızı sıkıyoruz, bazen ılık bir rüzgârla ürperiyor içimiz bu yolculukta.
“Hatıralar kuşlar gibi / Dal ister konacak” diyerek başlayan Hayırlı Devrimler Uşağum!, “Ben yürürken kelimeler de içimde yürüyor…” diyerek devam ediyor ve kitabı okuduktan sonra bir türkü bırakıyor hafızamıza: “Bir insan ömrünü neye vermeli…”