“Ne acayip şeymiş bu yaşlılık. İki beden ku¨çu¨k bir takım elbisenin içine zorla sığdırılmışım sanki. Üzerimdeki ceket ve pantolon öyle dar ki, kollarımı bacaklarımı kımıldatmakta zorlanıyorum. Dikkatsiz bir hareket sonucu her an yırtılabilirler. Kıyafetime uyum sağlayıp bir köşede ağırbaşlılıkla oturabilsem sorun olmayacak aslında. Ama damarlarımda kaynayan kanı soğutamıyor, yu¨reğimdeki deli tayı dizginleyemiyorum bir tu¨rlu¨. Kendime verdiğim sözu¨ tutup yaşlılığımla çocukluğumu buluşturmakla hata mı ettim yoksa? İlkokul mu¨sameresinde saçları pudrayla beyazlaştırılıp zorla dede rolu¨ne çıkartılmış öğrenci gibiyim. Dışım kış, içim bahar...”
Ünlu¨ bir şair olan Hu¨srev Pertev, ölmeden önce bir vasiyette bulunmuştur: Özgu¨r irades
“Ne acayip şeymiş bu yaşlılık. İki beden ku¨çu¨k bir takım elbisenin içine zorla sığdırılmışım sanki. Üzerimdeki ceket ve pantolon öyle dar ki, kollarımı bacaklarımı kımıldatmakta zorlanıyorum. Dikkatsiz bir hareket sonucu her an yırtılabilirler. Kıyafetime uyum sağlayıp bir köşede ağırbaşlılıkla oturabilsem sorun olmayacak aslında. Ama damarlarımda kaynayan kanı soğutamıyor, yu¨reğimdeki deli tayı dizginleyemiyorum bir tu¨rlu¨. Kendime verdiğim sözu¨ tutup yaşlılığımla çocukluğumu buluşturmakla hata mı ettim yoksa? İlkokul mu¨sameresinde saçları pudrayla beyazlaştırılıp zorla dede rolu¨ne çıkartılmış öğrenci gibiyim. Dışım kış, içim bahar...”
Ünlu¨ bir şair olan Hu¨srev Pertev, ölmeden önce bir vasiyette bulunmuştur: Özgu¨r iradesiyle yayımlanmış kitaplarının dışında geriye tek bir satır bile bırakmak istemiyordur...
Attilâ Şenkon, merhum bir şairin çalışma odasında bulunan yayımlanmamış bir metinle başlayan, genç ve azimli bir editöru¨n dedektif titizliğiyle birleştirdiği parçalarla açıklığa kavuşan özgu¨n bir hikâye anlatıyor.
Hoş Bulduk Hayat, okuru, yazarların ve yayıncıların dolambaçlı yollarında kaybolmaya davet ediyor, edebiyatın dünü ve bugu¨nu¨ arasında bir yolculuğa çıkarıyor.