“Herkesin bir dayanma noktası vardır. Ben de benimkini geçmiş olmalıydım. Bu umutsuzluksa umutsuzluktu. Bazen fazla düşünülmeden, içten gelerek alınan kararların da hayırlı sonuçlar verdiği olur. Belki de öyle bir karar anındaydım.
Kalkıp pasaportumun olduğu çekmeceyi açtım. Süresine ve vizelerime bakacaktım. Vize olmayan bir yere de gidebilirdim. Gecenin bu saatinde uçuşlar azalmış olmakla beraber hâlâ Türk Hava Yolları’nın Bangkok uçuşunu yakalayabilirdim. Tayland vize istemiyordu.”
Bir televizyon programına ülkenin ilk travesti dedektifi ve onun çözdüğü cinayetleri kaleme alan yazar konuk o
“Herkesin bir dayanma noktası vardır. Ben de benimkini geçmiş olmalıydım. Bu umutsuzluksa umutsuzluktu. Bazen fazla düşünülmeden, içten gelerek alınan kararların da hayırlı sonuçlar verdiği olur. Belki de öyle bir karar anındaydım.
Kalkıp pasaportumun olduğu çekmeceyi açtım. Süresine ve vizelerime bakacaktım. Vize olmayan bir yere de gidebilirdim. Gecenin bu saatinde uçuşlar azalmış olmakla beraber hâlâ Türk Hava Yolları’nın Bangkok uçuşunu yakalayabilirdim. Tayland vize istemiyordu.”
Bir televizyon programına ülkenin ilk travesti dedektifi ve onun çözdüğü cinayetleri kaleme alan yazar konuk olur. Her şey yolunda giderken gelen bir seyirci telefonu ile ortalık karışır. Bu “ahlaksız” insanların huzurunu kaçırmaya niyetli bu seyirci sadece telefon etmekle yetinmeyecektir.
Kahramanımız bu defa evinin içine kadar giren bir katilin peşine düşüyor. Tehlike altındaki arkadaşlarının ağır sorumluluğunu da yüklenerek bu kördüğümü çözmeye çalışıyor.
Mehmet Murat Somer, Hop-Çiki-Yaya serisinin beşinci kitabı Huzur Cinayetleri ile bizi iç hesaplaşmalarla dolu bir yolculuğa çıkarıyor.