İtiraflar’da Tanrıya doğrudan hitap eden, Batı edebiyatı ve felsefesinde etkisi her zaman hissedilen bir “ben”in güçlü sesi vardır. Augustinus’un ilk eserlerinden biri olan İç Konuşmalar ve metnin devamı niteliğindeki Ruhun Ölümsüzlüğü Üzerine’de ise Hıristiyan filozofun “iç sesi” geniş bir yer kaplar. Ruhumuzu ne derece tanıyor ve onun ölümsüzlüğüne dair ne biliyoruz? Kişi kendisiyle baş başa kalıp sohbete daldığında, benliğinde yankı bulan bu tarz sorular, özünde derin bir boşluğu kapatmak isteyecek, içsel hayatın sürekliliği için tatmin edici yanıtları
İtiraflar’da Tanrıya doğrudan hitap eden, Batı edebiyatı ve felsefesinde etkisi her zaman hissedilen bir “ben”in güçlü sesi vardır. Augustinus’un ilk eserlerinden biri olan İç Konuşmalar ve metnin devamı niteliğindeki Ruhun Ölümsüzlüğü Üzerine’de ise Hıristiyan filozofun “iç sesi” geniş bir yer kaplar. Ruhumuzu ne derece tanıyor ve onun ölümsüzlüğüne dair ne biliyoruz? Kişi kendisiyle baş başa kalıp sohbete daldığında, benliğinde yankı bulan bu tarz sorular, özünde derin bir boşluğu kapatmak isteyecek, içsel hayatın sürekliliği için tatmin edici yanıtların peşine düşecektir. Augustinus’un eserine özgünlük katan yön ise, diyaloglar halinde ve akıl yürütmelerle ilerleyen bir iç konuşmanın ilk parlak örneklerden birini kaleme almış olmasıdır. Çalışmasını şöyle niteler Augustinus: “Kendi bağlılığımı ve arzumu takip ederek, bilhassa bilmek istediğim şeylerle ilgili olarak hakikati araştırmak amacıyla, yalnız olmama karşın sanki iki kişi (ben ve akıl) varmış gibi soru sorup cevap verdiğim iki kitap (bölüm) yazdım. Bu sebeple söz konusu çalışmaya Soliloquies (İç Konuşmalar) adını verdim.”