13 yaşındayken "dünya öğretmeni" seçilen Krishnamurti, hayatını dünyayı dolaşarak, insanlarla yaşama ve dünyaya dair konuşarak geçirdi. Kendisine mesihlik yakıştırılmış olmasına rağmen bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Onun için, karşılaştığı herkes başlı başına bir bireydi. Bu nedenle öğretmekten çok paylaşmayı ilke edindi. Yine de dünya üzerindeki milyonlarca kişi ondan çok şey öğrendi.İnsan hakikati bulmak istiyorsa, tüm dogmalardan, tüm koşullandırmalardan, tüm inançlardan, boyun eğdiren tüm otoritelerden tümüyle arınmış olmalıdır. Aslında, tam anlamıyla bağımsız olmalıdır ve bu oldukça güçtür; bu, ağaçların altında oturup saçma sapan konuşmalar dinlemek için hoş bir araba gezintisine çıktığınız bir pazar sabahı hobisi değildir. Hakikati bulmak, muazzam bir sabır, yumuşaklık, ikirciklilik ister. Salt kitap okumanın bir değeri yoktur ama eğer dinlerken dikkatinizi bütünüyle verebilirseniz, o dikkatin sizi çabalamaktan kurtardığını ve zihnin hiçbir yöne hareket etmeden olağanüstü güzellikte ve yaratıcılıkta olanı, bilgiyle, geçmişle ölçülemeyecek olanı kavramaya muktedir olduğunu göreceksiniz. Gerçekten dindar ve devrimci olan yalnız böyle bir insandır çünkü artık toplumun bir parçası değildir. insan hırslı, kıskanç, edinimci, rekabetçi olduğu müddetçe toplumun kendisidir. insan, kurtulmanın olağanüstü zor olduğu böyle bir zihniyetle Tanrıyı arıyor ama bu arayışın hiçbir anlamı yoktur çünkü bu, bir şey olmak, bir şey elde etmek için gösterilen uğraştan başka bir şey değildir.