Fârâbî antik dünyadan intikal eden aklî ilimler mecmuasını felsefî projesinin hedefi doğrultusunda yeni bir yapılandırmaya tabi tutar. İhsâu’l-Ulûm kendi sistematiği içerisinde bir taraftan bu yapıyı verir ve bu yapının cüzleri olan ilimleri genel olarak tanıtır; diğer taraftan İslam dini ile bağlantılı olarak tesis edilen ilimleri bu yapının parçaları olarak sisteme dâhil eder. Fârâbî’nin felsefî sisteminde dinin kendisi gibi ona bağlı olarak gelişen din ilimleri de felsefenin tahtında konumlandırılır. Fârâbî, kitabı yazmaktaki -yakın- amacını mevcut ilimlerin her birinin hü
Fârâbî antik dünyadan intikal eden aklî ilimler mecmuasını felsefî projesinin hedefi doğrultusunda yeni bir yapılandırmaya tabi tutar. İhsâu’l-Ulûm kendi sistematiği içerisinde bir taraftan bu yapıyı verir ve bu yapının cüzleri olan ilimleri genel olarak tanıtır; diğer taraftan İslam dini ile bağlantılı olarak tesis edilen ilimleri bu yapının parçaları olarak sisteme dâhil eder. Fârâbî’nin felsefî sisteminde dinin kendisi gibi ona bağlı olarak gelişen din ilimleri de felsefenin tahtında konumlandırılır. Fârâbî, kitabı yazmaktaki -yakın- amacını mevcut ilimlerin her birinin hülâsasını sunmak ve böylece bu ilimlerden herhangi birine vakıf olmak isteyenlere yol göstermek şeklinde ifade eder. Eserin nihai gayesi esasen İslâmî vasatta ilim niteliğine sahip bütün disiplinleri felsefenin talepleri doğrultusunda ve onun ilkeleri ile kurulan ve işleyen bir düzen içerisinde sistematize etmek ve her bir ilmi hak ettiği yere yerleştirmektir. İlmin ilimler skalasındaki yeri ile âlimin epistemolojik protokoldeki statüsü paralellik arz eder. Fârâbî’nin İhsâ’sı, diğer birçok eseri gibi, ilimler şemasında felsefenin ve ulemâ arasında da filozofun merkezî konumunu takdir ve tahkim etmeyi amaç edinmiş bir eserdir.