“Kelimeler dolu tabancalardır.”
Geçtiğimiz yüzyılın en etkin filozoflarından Jean-Paul Sartre, on dokuzuncu yüzyılın başından itibaren işaretleri görülen varoluşçu eğilimin de kuramsal öncüsü kabul edilir. Sartre bu öncü felsefi konumunun yanında, aktivist tavrı, özel yaşamı, çocukluk hatıraları, tuhaf korkuları ve meraklarıyla da ilgiye değerdir. İki dünya savaşının tam ortasında, entelektüel bir merkez olan Paris’te kendi varlığını mükemmelen inşa eden bu filozof; bizim kendilik inşamıza, özgürleşme hareketimize ve kendi kendimizi seçmemize dair de çarpıcı bir öneri sunmuştur. İnsan, kendi kendisini belirlemeye mecbur bir varlıktır ve bu da demektir ki insan özgürlüğe mahkûmdur. Bu derleme, Sartre’ı tanımak, onun felsefesine doğr
“Kelimeler dolu tabancalardır.”
Geçtiğimiz yüzyılın en etkin filozoflarından Jean-Paul Sartre, on dokuzuncu yüzyılın başından itibaren işaretleri görülen varoluşçu eğilimin de kuramsal öncüsü kabul edilir. Sartre bu öncü felsefi konumunun yanında, aktivist tavrı, özel yaşamı, çocukluk hatıraları, tuhaf korkuları ve meraklarıyla da ilgiye değerdir. İki dünya savaşının tam ortasında, entelektüel bir merkez olan Paris’te kendi varlığını mükemmelen inşa eden bu filozof; bizim kendilik inşamıza, özgürleşme hareketimize ve kendi kendimizi seçmemize dair de çarpıcı bir öneri sunmuştur. İnsan, kendi kendisini belirlemeye mecbur bir varlıktır ve bu da demektir ki insan özgürlüğe mahkûmdur. Bu derleme, Sartre’ı tanımak, onun felsefesine doğru bir adım atmak ve varoluşçu felsefeye bir giriş yapmak amacını taşıyor.