Onuncu yüzyılda yaşayan el-Mütenebbi, Arapların Dante’si ya da
Shakespeare’ı olarak tarif edilebilir. El-Mütenebbi’nin şiirleri, kendi döneminin Arap coğrafyasında yaşanan insani ilişkiler, hırslar, makam kavgaları, aşklar, ayrılıklar ve insana özgü hayal kırıkları, içe kapanışlar ve vazgeçişler üzerinden tüm insanlığa ait duyguları sosyopsikolojik ve felsefi biz özümsemeyle, ustalıkla anlatır. Onun herkese ait bu duyguları derin bir anlayış ve güçlü bir üslupla yazıya dökmesi, şiirini çağdaşlarının şiirinden ayırır ve tüm çağlara ait kılar. Şairin
Onuncu yüzyılda yaşayan el-Mütenebbi, Arapların Dante’si ya da
Shakespeare’ı olarak tarif edilebilir. El-Mütenebbi’nin şiirleri, kendi döneminin Arap coğrafyasında yaşanan insani ilişkiler, hırslar, makam kavgaları, aşklar, ayrılıklar ve insana özgü hayal kırıkları, içe kapanışlar ve vazgeçişler üzerinden tüm insanlığa ait duyguları sosyopsikolojik ve felsefi biz özümsemeyle, ustalıkla anlatır. Onun herkese ait bu duyguları derin bir anlayış ve güçlü bir üslupla yazıya dökmesi, şiirini çağdaşlarının şiirinden ayırır ve tüm çağlara ait kılar. Şairin kendi duygularıyla yüzleşmedeki samimiyeti, dürüstlüğü ve bu duyguları herhangi şekilde soyuta saklamadan her insanın anlayabileceği şekilde şiirleştirmesi, onu okuruna ve her çağın insanına yaklaştırır. Kendini arayan, kendinde olmanın öneminin bilincinde olan ve bunu arzulayan hiçbir birey, el-Mütenebbi’nin şiirlerine kayıtsız kalamayacaktır.
“Burası cinlerin oyun sahası Ama tercümansız dolaşmaz Süleyman bile”