Yaşamak yazmaktan önce gelir demişler. Eğer inandığınız değerler varsa, üstelik bu değerler sınıfta kalmışsa, gönlünüzce yaşayamıyorsanız, tek çare yazmak oluyor. Platon, ?İnsan aslında neydi, ne oldu, önce bunu bilmemiz gerek,' demiş ya... Başlıyoruz kendimizi insanda aramaya. İşte bu arayışın sözcük haline yazmak deniyor. Bir zaman sonra yazmak yaşamanın önüne geçiyor. Anlamadıklarını yazıyorsun, yazarken derdine derman arıyorsun... Bir zaman sonra elindeki dünya azalıyor. O zaman da dünyalar kuruyorsun, gerçeğini andırsa da adı kurmaca olan. İpek Gönül'de direniş, ironi ve mizahla parodileşiyor. Sevgi ve adalet arayışına geveze vicdan ekleniyor. Anlatı dili ilk izlenimde yalın geliyor. Öyküler anlatı yoğunluklu görünse de, anlatılmak istenen başka bir yere düşüyor. Bu açıdan gösterme tekniği gizli, hileli hikâyeler, kolay okunabilirliğiyle kandırıyor.İpek Gönül'de modern öyküler var. Teknoloji, sosyal medya ince bir sızı gibi yerleşmiş metne. İnsan davranışlarına yön vermeye başlamış. Parodi zamanla insan arasındaki uçurumdan alıyor gücünü. Uykusu gelmeyenin öyküsü geliyor. Bireysel yaşam toplumsallaşmaya çalışsa da arada kalıyor, kendilerinde sıkışıyor hayatlar. İnsanın değişmezliği İpek Gönül'de de sürüyor ama umut göz kırpmayı ihmal etmiyor sözcüklerin arasından.